Geçtiğimiz günlerde KADEM 5. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, nüfusun azaldığına dikkat çekerek gençlerde evlenme oranlarının çok düştüğünü belirtti. Erdoğan’ın açıklaması sosyal medyada tartışılmaya devam ederken konunun muhatabı gençler ve bazı kanaat önderleri evliliklerin neden zorlaştığına dair dikkat çekici yorumlar yaptılar.
Bazı kullanıcılar ekonomik sebepleri gerekçe gösterirken bazıları da hükümetin uyguladığı bazı politikaların evlilikleri zorlaştırdığına, boşanmaları hızlandırdığına dikkat çekti.
Ancak sosyal medyada tartışan kullanıcılar, gençlerin evlenmeyi tercih etmeme sebeplerinin yalnızca ekonomik zorluklarla sınırlı olmadığını, hükümetin uyguladığı bazı yanlış politikaların, toplumsal ve bireysel değişimlerin de evliliğe bakışı değiştirdiğini savundu.
SADECE EKONOMİK BİR SORUN MU?
Birçok kişi, Türkiye’deki gençlerin evlenmeme nedenlerini ekonomik sebepler olarak açıklasa da, bu durumun çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğu görülüyor. Yüksek yaşam maliyetleri, işsizlik oranları ve düğün masrafları gibi etkenler, gençlerin evlilik kararı almalarını zorlaştırıyor. Ancak, bazılarına göre asıl sorun ekonomik zorluklardan çok daha derinlerde yatıyor.
KARİYER VE BİREYSELLİK ÖN PLANDA
Evlilik, geçmişte bir toplumun ve ailenin temel taşıyken, günümüzde gençler için daha çok bireysellik ve kişisel gelişim ön planda. Artık gençler, kariyerlerine daha çok odaklanarak, evlilik gibi geleneksel kurumları erteliyorlar. Şehirleşme ile birlikte gençler daha bağımsız bir yaşam tarzını benimsemeye başladı. Bu da evlilik yaşını ertelemelerine ve daha geç yaşlarda evlenmelerine sebep oluyor. Türkiye’de erkekler ortalama 28.3 yaşında, kadınlar ise 25.7 yaşında evleniyor.
EĞİTİM SÜRESİNİN UZAMASI DA EVLİLİĞİ ERTELİYOR
Eğitim süresinin uzaması da evlilik yaşını etkileyen bir diğer faktör. Gençler, üniversite eğitimi veya yüksek lisans yapma gibi hedeflere odaklanarak, evlilik kararını daha ileri bir tarihe erteliyorlar. Bu, özellikle şehirlerde, evlilikle ilgili sosyal baskıların azalmasını sağlıyor.
BOŞANMA KORKUSU VE SÜRESİZ NAFAKA SORUNU
Türkiye’deki evliliklere dair ciddi bir endişe kaynağı, boşanma sonrası finansal yükler. Süresiz nafaka uygulaması, özellikle kısa süreli evliliklerde ciddi adaletsizliklere yol açabiliyor. Bu durum, gençlerin evlilikten kaçınmasının önemli sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Çoğu genç, boşanma sonrası karşılaşacakları finansal riskler ve yüksek nafaka ödemeleri korkusuyla evlenmeye sıcak bakmıyor.
KADIN-ERKEK ARASINDAKİ GÜVENSİZLİK
Diğer bir önemli etken ise kadın ve erkek arasındaki güvensizlik. Çoğu kadın ve erkek, evlilikle ilgili güven sorunları yaşadıkları için ilişkiye başlamaktan çekiniyor. Sadakatsizlik, aldatma ve güvensizlik gibi sorunlar, evliliği cazip kılmıyor. Ailelerin de bu süreçte önemli bir rolü var; özellikle ailelerin müdahalesi, çiftlerin ilişkiyi sürdürebilmesinin önündeki en büyük engellerden biri haline geliyor. Bu da gençlerin, evlilik için gereken cesareti bulamamalarına yol açıyor.
GENÇLERİN ÖNCELİĞİ ARTIK KENDİ İHTİYAÇLARI
Gençler, kendilerini özgür hissettikleri, kendi konfor alanlarında yaşamayı tercih ediyorlar. Konfor, bugünün gençleri için evliliğin önünde bir engel olarak duruyor. Her şeyin hızla değiştiği, bireyselliğin ön planda olduğu bir dünyada, evlilik gibi toplumsal sorumlulukları taşımak, gençler için cazip olmaktan çıkmış durumda.
AİLE KURUMUNU SARSAN KANUNLAR
Bazı kullanıcılar, evliliklerin zorlaşmasının devlet politikalarından, boşanma yasalarından ve toplumsal baskılardan kaynaklandığını belirtiyorlar. Hükümetin uyguladığı bazı kanunların, özellikle 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunu gibi yasaların, aile yapısını sarsmakla suçlandığı da görülüyor
SOSYAL MEDYA YORUMLARI
Konuyla ilgili sosyal medyada hükümetin yaptığı politikalara ilişkin kullanıcıların yaptığı bazı yorumlar şöyle;
-Batı'dan ithal 6284 Aile Yıkım Kanunu'nu, bu milletin başına kim bela etti? Cinsiyetsizliğe özendiren dernekleri kim açtı? Kadının beyanı esastır diyerek, milyonlarca babayı evinden kim uzaklaştırdı? Erkekleri ömür boyu nafaka köleliğine kim mecbur etti? Ahlaksız TV programları ile, aile birliğini kim yok etti? Eğer ortada bir nüfus problemi varsa bunun sebebi sizsiniz siz!
-Kadının beyanı esastır ve süresiz nafaka gibi kanunlar adil değildir ve evlilik düzenini temelden sarsmaktadır. Erkeği baştan suçlu ilan etmek hangi adalete sığar! Önce aileyi yıkan kanun yapıp sonra faydasız tedbirlerle korumaya kalkmak çelişkidir.-SAYIN CUMHURBAŞKANIM! Yıllardır “Güçlü Kadın, Güçlü Toplum!” dediniz... Ama şimdi soruyorum: O çok bahsettiğiniz güçlü kadınlar nerede? Müge Anlı’da, Esra Erol’da, adliyelerde, icra dairelerinde, sosyal medyada kocalarını ifşa eden, yuvalarını yıkan, çocukları babasız bırakan kadınlar arasında mı? Bu mudur güçlü toplum?
Aile diye bir şey kaldı mı? Baba diye bir şey kaldı mı? Erkek hâlâ bir birey midir bu ülkede? Evinde eşine hizmet eden, çocuğuna sahip çıkan, alın teriyle kazandığını evine getiren erkekler şu an mahkeme salonlarında sürünüyor! Bir kadın ‘şiddet gördüm’ dediğinde ispat aranmazken, Bir erkek kendini savunmaya kalktığında bile “Sen erkeksin, sus” deniyor! Sayın yetkililer! Allah’ın dünyasında, Allah’ın kanunları varken siz ne yapıyorsunuz? Maide Suresi 44, 45, 46. ayetleri bize apaçık der ki: > “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse; işte onlar kâfirlerin ta kendileridir…” “Zalimlerin ta kendileridir…” “Fasıkların ta kendileridir…” Ama siz ne yaptınız? Erkeği suçlu ilan ettiniz. Evinden attınız, çocuğundan kopardınız. “Kadın beyanı esastır” diyerek adaleti tek tarafa hizmet ettiniz. Yasaları Allah’a değil, kadın derneklerinin taleplerine göre yazdınız Bir adam neler yaşıyor biliyor musunuz?
Bir gün karısı “şiddet gördüm” dedi diye, hiçbir delil sunulmadan, 6284 sayılı kanunla kapısına polis dayandı. Kendi evinden, kendi çocuklarından uzaklaştırıldı. İki sokak ötedeki bir otelde üç gün kaldı. Sonra mahkemeye gitti, hâkim dinlemedi bile… “Sen erkeksin ya, suçlusundur” diyerek 6 ay daha evden uzaklaştırma verdi. Kadın evde kaldı, adam sokakta kaldı. Sonra boşanma davası açıldı. Kadın hem tedbir nafakası istedi, hem yoksulluk nafakası, hem tazminat, hem çocuk için iştirak nafakası, hem de evin yarısını, arabayı, altınları, takıları… Ve tüm bunlar olurken adam sadece bir cümle kurabildi: “Ben bu kadını seviyordum…”
Erkekler boşanma sürecinde ne yaşıyor biliyor musunuz? Süresiz nafaka ödüyor, ömür boyu! Ödeyemezse hapse giriyor! Çocuğunu icra yoluyla görmek zorunda kalıyor! Çocuğu babasına yabancılaştırılıyor, “baban seni sevmiyor” deniyor! Velayeti asla alamıyor çünkü “erkek bakamaz” deniyor! Kadının sevgilisiyle yaşadığı eve çocuğunu bırakmak zorunda kalıyor! Evinden uzaklaştırılıyor ama evin kirasını o ödüyor! Mal paylaşımında kendi alın teriyle aldığı her şeyi kadına vermek zorunda kalıyor! Tazminat, ziynet eşyası, takı, ev eşyası, düğün borcu…
Her şey ERKEĞE YÜKLENİYOR! Kadın bir iftirayla hayatını karartıyor ama ceza almıyor! Kadın çalışmıyor ama nafaka alıyor, erkek çalışmak zorunda! Adam kendi çocuğunun velisini göremiyor! Adam işsizse de nafaka ödemek zorunda, ödeyemezse yine hapis! Erkekler perişan, erkekler sessiz, erkekler sahipsiz! Bu ülkede kadın olmak ayrıcalık, erkek olmak suç haline geldi! Her gün onlarca erkek cinnet geçiriyor çünkü kimse onları duymuyor. Her gün onlarca erkek mahkemelerde kendini savunmaya çalışıyor ama adalet sağır! Her gün onlarca erkek çocuk hasretiyle ağlıyor ama yargı umursamıyor! Erkek olmak nedir biliyor musunuz Sayın Cumhurbaşkanım? Erkek olmak, sevilmeden sevmek demektir. Erkek olmak, suçsuzken suçlu ilan edilmek demektir. Erkek olmak, elini taşın altına koymak, sonra o taşla ezilmek demektir! Erkek olmak, mücadele edip sonunda da yalnız kalmak demektir! Ve en büyük mağdur kim biliyor musunuz?
Babasız büyüyen çocuklar… Sadece annesiyle kalan, babasını sadece icra dairelerinde görebilen çocuklar… Baba sevgisinden mahrum, rehbersiz, örneksiz büyüyen yavrular… Bu çocuklar büyüdükçe hırçınlaşıyor, sevgisizleşiyor, toplumdan intikam alıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; Suça karışan çocukların büyük çoğunluğu babası olmayan ya da baba figürü eksik evlerde büyümüş. Madde bağımlısı gençlerin çoğu boşanmış ailelerin çocukları. Sokak çetelerine karışan, suça sürüklenen gençler, baba otoritesi görmemiş olanlar. Babasını örnek alamayan çocuk, topluma düşman oluyor. Siz erkekleri sistemden silerken, bir nesli kaybediyorsunuz. Siz baba figürünü yok ederken, toplumu çökertiyorsunuz. Siz adaleti kadınların beyanına endekslerken, çocukları karanlığa itiyorsunuz.
Bu sistem çöküyor Sayın Cumhurbaşkanım! 10 yıl sonra evlilik diye bir şey kalmayacak! Erkekler evlenmek istemiyor artık çünkü korkuyorlar! Bir kadını sevmenin bedelinin yıllar sürecek eziyet olduğunu gördüler! Cinsiyet eşitliği adı altında erkeklerin köleleştirildiği bir sistemde adalet olmaz! Erkekler artık nefes alamıyor, çünkü her yerden baskı görüyor! Bir kadının yalanı, bir erkeğin hayatını bitirebiliyor! Bir kadının gözyaşı, bir erkeği hapislere sürükleyebiliyor! Allah’ın hükmü varken, siz neyin peşindesiniz? Nisa Suresi 34. Ayet: > “Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır, yani yöneticidir, koruyucudur.” Ama siz bu hükmü çöpe attınız. Kadınları yöneten, koruyan, sahip çıkan erkekleri adeta linç ettiniz! Şimdi herkes yıkılmış yuvaların, parçalanmış çocukların, depresyondaki babaların sessizliğine baksın! Bu sessizlik bir gün öfkeye dönüşecek, unutmayın! Bu çağrı binlerce erkeğin feryadıdır! Bu çağrı adalete susamış yüreklerin yakarışıdır! Bu çağrı, artık yeter diyenlerin haykırışıdır! Lütfen artık duyun bizi! Lütfen artık görün bizi! Erkekler ölmeye başlamadan önce bir şeyler yapın!
-Gençlerin evliliği tercih etmemesinin sebebi ekonomik değil. Bu ezber cümleleri tekrar etmek yerine dünyanın değiştiğini kabul edin. Bir Amerikalının yaşantısıyla bir Türk'ün yaşantısı arasında fark kalmadı. Konfor ve bireysellik tüm dünyada trend. Kendinizi kandırmayın.
-Özellikle kadın için kendi annesinden gördüğü tecrübe evlenmemesi için yeter sebep. Maalesef bu coğrafyada kadın hem evin hem de erkeğin kahrını çeken bir karakter. Bunu gören bir kadının konfor alanını bırakmaması da gayet normal. Bir de üstüne aileler ilişkiye çok dâhil oluyor, çoğunluk ana kuzusu. ailesi için eşini hiç düşünmeden kırabiliyor, hatta 3. şahıslar yüzünden yıkılan yuvalar. Kumar vs. de çok ön planda.
-Kimse gerçek sevgiye inanmıyor, birlikte yaş almanın heyecanını yaşamak. canın sıkıldığında uğraşacak hatta nefes almadan konuşacak ve dinlediğinden emin olacak bir eş bulmak kimsenin hayali değil ! Herkes paranın ve şöhretin puslu bahanesine sığınmış durumda.