Türkiye'nin muhteşem doğal güzellikleri arasında yer alan pembe göller, her yıl binlerce ziyaretçiyi kendine hayran bırakıyor. Bu göllerin birçoğu, yıllık sıcaklık oranlarına bağlı olarak renk değiştirebilen özel bir fenomeni barındırıyor. Peki, bu ilginç ve büyüleyici göllerin sırrı nedir? Türkiye'de pembe göl nerede var? Pembe göl nerede? Pembe gölün son hali nasıl? Pembe göl ne zaman pembe oluyor? İşte bu bilgileri haberimizde derledik.

DOĞANIN GÜZELLİĞİ KALPLİ GÖL
Türkiye'de kaç tane pembe göl vardır diye sorarsanız o da 1 tanedir ve Çanakkale!de bulunmaktadır. Çanakkale'nin Ezine ilçesinin Dalyan köyünde bulunan ve sıra dışı yapısıyla dikkat çeken pembe göl, doğal tuz oranının yüksekliği nedeniyle bazen kırmızıya dönüşebiliyor. Halk arasında "kalpli göl" olarak da bilinen bu göl, aslında tarihi bir yerleşim yeri olan antik kent Alexandra Troas'ın bir parçası olarak öne çıkıyor.

PEMBE GÖL NEDEN PEMBEDİR?
Pembe göllerin pembe rengini almasının nedenleri arasında güneş ışınlarının açısı ve yoğunluğu, gölün yüksek tuzluluk oranı ve sıcaklıkla temas ettiğinde ortaya çıkan alg ve bakteriler yer alıyor. Özellikle yaz dönemlerinde sıcaklığın ve tuz oranının artmasıyla göldeki algler, kırmızı renkli beta-karoten adı verilen bir madde üretmeye başlıyor. Bu dönemde aynı zamanda halobakteriler de hızla çoğalıyor ve göl tamamen pembe bir renge bürünüyor. Ancak sıcaklık düştüğünde beta-karoten üretimi duruyor ve kırmızı-pembe renkler gölden kayboluyor.
Bozcaada manzaralı Ezine Dalyan Köyü, pembe gölün büyüleyici manzarasının tadını çıkarabileceğiniz bir ziyaret noktası olarak öne çıkıyor. İçerdiği yoğun tuz nedeniyle "tuz gölü" olarak da anılan bu küçük göl, kırmızıya dönüşen benzersiz bir renge sahiptir.,Bu sayede insanların da oldukça ilgisini çekiyor. Ee sizin de gidip görmek istemenize sebep olmadı mı yoksa? O zaman devam edelim.

ALGLER KOZMETİKTE DE KULLANILIYOR
Türkiye'nin pembe gölleri, doğanın sunduğu büyüleyici bir hazine olarak karşımıza çıkıyor. Eşsiz güzellikleriyle görenleri kendine hayran bırakan bu göller, doğa severlerin ve fotoğraf tutkunlarının ilgisini bir hayli çekiyor. Siz de Türkiye'nin bu benzersiz göllerini keşfederek doğanın büyüsüne tanıklık edebilirsiniz. Pembe Göl hiç tehlikeli bir göl değildir ve yüzmekte serbestsiniz. Ayrıca göl de bulunan bazı algler kozmetik ürünlerde de kullanılmakta.

ALEKSANDRİA TROAS ANTİK KENTİ DE SİZLERİ BEKLİYOR
Ayrıca, Dalyan köyünde bulunan pembe gölün yakınında yer alan Aleksandria Troas antik kenti, tarihi bir öneme sahiptir. Büyük İskender'in adını taşıyan bu antik kent, Roma İmparatorluğu'nun başkenti olması planlanan önemli şehirlerden biri olarak öne çıkmıştır. Kentin tarihi, Makedonyalı komutan Anigonos Monophtalmos tarafından M.Ö. 311 yılında kurulmasıyla başlar. Daha sonra ismi Lysimakhos tarafından Aleksandria Troas olarak değiştirilir. Bu antik kent, Helenistik dönemde önemli bir merkez haline gelir ve Büyük İskender'in mirasıyla ilişkilendirilir.
Aleksandria Troas, Roma döneminde de görkemli bir kent olarak varlığını sürdürür. İmparator Hadrianus'un koruyucusu olarak kabul edilen kent, Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olması düşünülen bir adaydır. Ancak, İstanbul (Konstantinopolis) bu onuru kazanır ve Aleksandria Troas zamanla önemini yitirir. Kent, terk edilmiş bir hal alır ve yapıları başka yerlere taşınır.

BÜYÜK İSKENDERİN YAŞAMINA TANIKLIK EDİN
Aleksandreia, Helen dilinde "İskender'in Yurdu" anlamına gelir. Büyük İskender ve ondan sonra gelenler birçok kenti aynı isimle kurmuşlardır. Bu nedenle, diğerlerinden ayırt etmek için bu kente "Troas" eklenmiştir. Antigonas'ın bu kenti kurma amacı, Makedonya ile Anadolu arasında deniz bağlantısı sağlamaktı.
Kent kurulduktan sonra yakın çevredeki yedi şehrin halkı bu liman kentine yerleşmeye zorlandı. Bu durum, Neanderia (Ezine) kentinin boşaltılmasına ve kısa süre sonra önemini yitirmesine yol açtı. Tarihçiler arasında Strabon, Plinius, Ptolemaios, Byzantionlu Stephanos, Titus Livius gibi isimler, bu kentten bahsetmiştir. Özellikle Strabon, klasik dönemde inşa edilen küçük Athena tapınağından bahseder. Büyük İskender, kente bağımsızlık vermiş, haraç ödemeyi engellemiş ve Athena tapınağına adaklar sunmuştur. Daha sonra kent yeni yapılarla süslenmiştir. Bu kent, Hıristiyanlığın yayılmasında büyük etkisi olan Aziz Paulus'un ziyaret ettiği yerlerden biri olması nedeniyle önemlidir.
Alexandria Troas, Roma döneminde en görkemli yıllarını yaşamış ve bir dönem Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olma potansiyeline sahip olmuştur. Ancak, Konstantinopolis'in başkent olmasıyla ikinci planda kalmış, halkı yavaşça azalmış ve sönük bir kent haline gelmiştir. Bu noktadan sonra, kentteki yapıların taşları sökülerek başka yerlere taşınmıştır. İddialara göre, İstanbul'da bazı kiliselerin yapımında bu taşlar kullanılmıştır. Sonraki yıllarda, Çanakkale Boğazı'ndaki kaleler ve camilerde yine aynı taşlardan yararlanılmıştır. Bu nedenle, Aleksandreia Troas'tan belirgin bir kalıntı günümüze ulaşmamıştır.

ÇANAKKALE BOĞAZI'NDA DA AYNI TAŞLARDAN GÖREBİLİRİZ
Bugün Aleksandria Troas'tan geriye kalan kalıntılar sınırlıdır. İstanbul'daki bazı kiliselerin yapımında kullanıldığı söylenen taşlar, bu antik kentten getirildiği iddia edilir. Ayrıca, Çanakkale Boğazı'ndaki kaleler ve camilerde de aynı taşlardan yararlanılmıştır.
Dalyan köyünde bulunan pembe göl ve çevresindeki Aleksandria Troas antik kenti, turistlerin ilgisini çeken önemli noktalardır. Ziyaretçiler, bu eşsiz doğal güzelliğin yanı sıra tarihi bir geçmişe sahip antik kenti keşfedebilir ve bölgenin benzersiz manzarasının keyfini çıkarabilir.
Türkiye'nin pembe gölleri ve Aleksandria Troas antik kenti, doğa ve tarih severler için büyüleyici bir deneyim sunmaktadır. Bu benzersiz yerleri sizde ziyaret ederek, Türkiye'nin doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfedebilirsiniz.