Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifi, sağlık emekçileri ve halkın ihtiyaçlarını göz ardı ettiği gerekçesiyle eleştiriliyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Nazan Karacabey, bütçenin ekonomik ve siyasi bir belge olarak sosyal haklar ve özgürlükler konusundaki yaklaşımları açıkça ortaya koyduğunu belirtti.

ses-sağlık

Bütçe Görüşmelerindeki Şeffaflık Sorunu

Karacabey, bütçenin hazırlanma ve değerlendirilme süreçlerindeki şeffaflık eksikliğine dikkat çekti. “Bu ülkede yaşayan herkes, doğrudan ya da dolaylı yollarla ödediği vergilerin nereye harcandığını bilme ve denetleme hakkına sahiptir. Ancak bütçe görüşmeleri yıllardır kapalı kapılar ardında yapılmakta ve halktan gizlenmektedir,” dedi.

2019’dan bu yana sürekli açık veren bütçe, özellikle pandemi ve deprem gibi kriz dönemlerinde yapılan ek bütçelerle geçici çözümler üretti. Karacabey, iktidarın bütçe açığı sorununu çözmek yerine emekçilere yüklediğini, sermayeye ise kolaylıklar sağladığını belirtti.

sağlık-1

Neoliberal Politikalar Sağlık Sistemini Zayıflatıyor

Sağlık Bakanlığı’nın 2025 bütçe teklifi, geçmiş yıllardan farklı olmayan bir şekilde, neoliberal sağlık politikalarının etkisini sürdürüyor. Karacabey, bu politikaların sağlığı ticarileştirdiğini ve halk sağlığını riske attığını ifade ederek, “Sağlıkta dönüşüm programının başlangıcından itibaren bu durumun sağlık emekçileri ve halk için olumsuz sonuçlar doğuracağını defalarca söyledik” dedi.

Sağlığa Ayrılan Pay Yetersiz

Sağlık Bakanlığı bütçesinde sağlığa ayrılan toplam pay, hala ihtiyaçları karşılamaktan uzak bir düzeyde bulunuyor. 2024 bütçesinde %6,6 olan sağlık payı, 2025 teklifinde yalnızca %6,9’a çıkarıldı. 14,7 trilyon liralık merkezi bütçeden sağlığa ayrılan tutar, 1 trilyon 20 milyar 317 milyon TL olarak belirlendi. Bu miktar, geçen yılki 732 milyar 562 milyon TL’ye kıyasla artış gösterse de resmi enflasyon oranının altında kalıyor.

Tren Garı metrosu vatandaşları çöplerle karşılıyor Tren Garı metrosu vatandaşları çöplerle karşılıyor

Sağlık bütçesinin içinde koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay ise giderek azalıyor. Toplam bütçenin yalnızca %28’i bu hizmetlere ayrılırken, tedavi edici sağlık hizmetlerinin oranı %72’ye yükseldi.

Koruyucu Sağlık Hizmetleri Alarm Veriyor

Karacabey, koruyucu sağlık hizmetlerindeki gerilemenin halk sağlığı üzerinde ciddi riskler yarattığını söyledi. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yalnızca hastalıklarla mücadeleyi değil, hastalık risklerini önceden tespit etmeyi de kapsadığını belirten Karacabey, “Koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmaması, halk sağlığını tehdit ediyor. Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) aşıya erişim sorunları ve artan aşı karşıtlığı, bu eksikliğin doğrudan sonuçlarıdır” dedi.

Türkiye’de 15 yaş üzeri bireylerde obezite oranının %30’a yaklaşması, bebeklerin tam izlenme oranının %90’da kalması ve meme kanseri taramalarının %40’ı geçmemesi gibi göstergeler, koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğini ortaya koyuyor.

Hekime Müracaat Sayısı Sağlık Sisteminin Çıkmazını Gösteriyor

Türkiye’de hekime müracaat oranlarının OECD ve AB ülkelerinin çok üzerinde olması da sağlık sistemindeki yapısal sorunların bir göstergesi. Sağlık Bakanlığı 2023 Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre, birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına toplam müracaat sayısı 973 milyon 519 bine ulaştı. Ortalama olarak bir kişinin yılda 11,4 kez sağlık kurumuna başvurması, sağlık sistemindeki organizasyon eksikliklerini ve "kışkırtılmış sağlık talebini" gözler önüne seriyor.

Hekime müracaat oranlarının bu kadar yüksek olması, muayene sürelerinin kısalmasına, bazı branşlarda randevu krizine ve sağlık çalışanlarının iş yükünün artmasına neden oluyor. Bu durum, aynı zamanda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarını artırıyor.

Şehir Hastaneleri: Kamu Kaynaklarının İsrafı mı?

Kamu-özel işbirliği modeliyle yapılan şehir hastaneleri, Sağlık Bakanlığı bütçesinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor. 2025 bütçe teklifinde şehir hastaneleri için 104 milyar 602 milyon TL ayrıldı. Bu tutar, bir önceki yılın teklifine kıyasla 20 milyar TL’lik bir artışı temsil ediyor.

Karacabey, şehir hastanelerine ayrılan kaynakların kamuya büyük bir yük getirdiğini belirterek, “Şehir hastanelerine ayrılan bir yıllık kira bedeli ile en az 6 bin 718 Aile Sağlığı Merkezi yapılabilir ya da 100 yataklı 90 devlet hastanesi inşa edilebilir” dedi.

Bu hastanelerin yüksek maliyetleri ve merkezi yerlerdeki devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olması, eleştirilerin odak noktasında yer alıyor.

Özel Sağlık Kuruluşları Hızla Büyüyor

Türkiye’de sağlık sektörünün özelleşmesi hızla devam ediyor. 2002 yılında 271 olan özel hastane sayısı, 2023 yılında 565’e yükseldi. Özel sağlık harcamalarının payı %94,4 artış gösterirken, kamu sağlık harcamalarının artış oranı %65,4’te kaldı.

Özel sağlık kuruluşlarının denetimsizlik nedeniyle çeşitli sağlık skandallarına yol açtığını vurgulayan Karacabey, bu durumun yaşam hakkını tehdit ettiğini ifade etti.

Kadın Sağlık Emekçileri İçin Çözümler Bütçede Yer Almıyor

Türkiye’de sağlık sektöründe çalışanların %57’si kadın olmasına rağmen, kadınların ihtiyaçlarına yönelik bir bütçe planlaması yapılmadı. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin eksikliği, kadın sağlık çalışanlarının iş yükünün artmasına ve bakım krizinin derinleşmesine neden oluyor. Karacabey, “Kadınların iş ve gelir güvencesi sağlanmalı, kamusal kreş talepleri bütçede yer bulmalıdır” dedi.

Kaynak: Cansel Yıldız