Uzmanlar, genetik testlerin ve soy araştırmalarının mutlaka bilimsel temele dayanan kaynaklar ve raporlarla yapılması gerektiğini vurguluyor. Türkiye'deki genetik çeşitliliği anlamak amacıyla yapılan son araştırmalar ise, Türk toplumunun kökenlerine dair önemli ipuçları sunuyor.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİYLE YAPILAN KAPSAMLI ARAŞTIRMA
2021 yılında, Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü'nün öncülüğünde, Türkiye'nin dört bir yanından yaklaşık 4 bin kişinin DNA örneği incelendi. Bu projeye, Koç Üniversitesi Suna İnan Kıraç Vakfı, Rockefeller Üniversitesi, Yale Üniversitesi, Cardiff Üniversitesi ve Icahn School of Medicine at Mount Sinai gibi prestijli eğitim kurumları da katıldı. Araştırmanın amacı, Türklerin genetik yapısını derinlemesine inceleyerek, toplumun kökenleri hakkında daha fazla bilgi edinmekti.
İŞTE TÜRKLERİN BENZEDİĞİ MİLLET
Çalışmaya dair açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Tayfun Özçelik, projeye katılanların büyük çoğunluğunun Türkiye'nin 81 ilinden seçilen bireyler olduğunu belirterek, Türk toplumunun genetik açıdan büyük bir çeşitlilik gösterdiğini ancak genel olarak bir bütünlük oluşturduğunu vurguladı. Özçelik, "Çalışmamızın sonuçları, Türkiye'nin genetik olarak oldukça çeşitlenmiş bir yapıya sahip olduğunu ancak bu çeşitliliğin, Türk toplumunun bir bütün olarak birleşmesine engel olmadığını gösteriyor," dedi.
İTALYA VE İSPANYA İLE BENZERLİK VAR
Türklerin genetik yapısının, tarihsel olarak Asya, Avrupa ve Afrika arasında bir köprü konumundaki Anadolu'dan etkilenmiş olduğu vurgulandı. Özellikle, yapılan filogenetik analizlerde, Türk toplumunun genetik olarak Avrupa'daki bazı halklarla yakın ilişkiler gösterdiği ortaya çıktı. Özçelik, "Türk toplumunun genetik yapısında, İtalya'nın Toskana bölgesindeki insanlarla yakın bir ilişki olduğunu tespit ettik. Bu yakınlık, Türkiye'nin Anadolu topraklarının tarihsel olarak bir göç yolu üzerinde yer almasının bir sonucu olabilir," diyerek, bu ilişkinin binlerce yıl öncesine dayandığını belirtti.
Çalışmada dikkat çeken bir diğer bulgu ise Türklerin, genetik açıdan en yakın ilişkiyi İspanya'daki bazı topluluklarla kurmuş olmalarıydı. Özçelik, bu bulguların, Anadolu'dan Avrupa'ya gerçekleşen göçlerin, özellikle Cilalı Taş Devri'nde büyük bir etkisi olabileceğini belirtti. "Anadolu, eski çağlardan bu yana göçlere tanıklık etmiş bir bölge olduğu için, bu tür genetik bağlantılar oldukça anlaşılır. Özellikle, Avrupa'ya göç eden ilk çiftçilerin izlerinin, Türk toplumunun genetik yapısında iz bırakmış olması oldukça güçlü bir olasılık," diyerek bu bulguların tarihi süreçle uyumlu olduğunu ekledi.
GENETİK ÇEŞİTLİLİK VAR
Türk toplumu, genetik açıdan homojen bir yapıya sahip değil. Araştırmalar, Türkiye'deki farklı bölgeler arasında genetik farklılıkların da mevcut olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Özçelik, Türk toplumunun genetik yapısının hayli değişken olduğunu ancak tüm bireylerin genetik açıdan birbiriyle tamamen farklı kümeler oluşturmadığını belirtti. "Türk toplumunda genetik çeşitlilik oldukça yüksek ancak bu çeşitliliğe rağmen, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu gibi bölgelerdeki toplumlarla ortak genetik bileşenlere sahip olduğumuzu gözlemledik," dedi.
Bu bulgu, Anadolu'nun tarihsel olarak hem doğudan hem de batıdan gelen göçlere ev sahipliği yapmasıyla ilgili bir durum. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çok kültürlü yapısı, Türklerin genetik yapısında bu çeşitliliği açıklamak için önemli bir etken olabilir. Yani, Türkiye'deki genetik yapılar sadece Antik Yunan, Roma ve Bizans'ın etkileriyle değil, aynı zamanda Orta Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu'dan gelen halkların da katkılarıyla şekillenmiş durumda.