Seyirciyle buluştuğu her sahnede kahkahalara neden olan “Entrikalı Dolap Komedyası”, 20 Nisan Pazar akşamı bir kez daha sahneye taşındı. Komedi unsurlarıylaörülü bu absürt ve düşündürücü hikâye, sahne performansı ve sürükleyici kurgusuyla tiyatroseverlerden tam not aldı.

Oyunun temel çatısı, iyilik ve kötülüğün sembolleştiği bir evde geçiyor. Şeytan ve meleğin çatışmasında sıkışan karakterler, ahlaki seçimler, çıkar çatışmaları ve unutulan vicdanın gölgesinde kendi gerçeklikleriyle yüzleşiyor. Fakat tüm bu sorgulamalar, tiyatro dilinin en güçlü silahı olan mizahla yapılınca, ortaya oldukça eğlenceli ve çarpıcı bir kurgu çıkıyor.

Ankara’da nostalji ve bayram coşkusu buluştu: Bombardier treni çocuklar için raylara indi! Ankara’da nostalji ve bayram coşkusu buluştu: Bombardier treni çocuklar için raylara indi!

Dolaptaki ölü kadın yaşıyor mu?

Oyun, izleyiciyi baştan sona sürükleyen sıra dışı bir olayla başlıyor: annesini dolaba gizlemeye çalışan bir evlat ve olayların dolaylı şekilde karıştığı bir hırsızlık vakası. Hırsızların kadını ölü sanması ve ardından yaşanan gerçeküstü gelişmeler, kara mizahın en uç örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Kadının üç kez "öldü" sanılması ve aslında yaşıyor olması, oyunun zekice yazılmış kurgu çatısını oluşturuyor.

İçsel çatışmalar ve unutturulan değerler

“Entrikalı Dolap Komedyası” yalnızca güldürmekle kalmıyor; insanın iç dünyasına, vicdanına ve ahlaki ikilemlerine de ışık tutuyor. Oyunda, iyilik ve kötülüğün temsili olarak kullanılan melek ve şeytan figürleri, karakterlerin seçimleri üzerinden evrensel bir mesaj taşıyor: insan, yaptığı hataların sorumluluğunu almak yerine çoğu zaman suçu başkalarına, özellikle “şeytana” atıyor. Bu sırada vicdanın sesi kısılıyor, görmezden geliniyor.

Oyunun yazınsal ve düşünsel başarısı, izleyicinin hem gülüp hem düşünmesini sağlarken, oyunculuk performansları ve sahne tasarımı da öne çıkan unsurlar arasında yer aldı.

Kaynak: Sevda Ecem Karapolat