Sergi, adını İngilizce "existence" (varlık/var-oluş) kavramının Latin kökeni olan "ex-sistere" (varlığını aşmak, dünyada sahne almak) teriminden alıyor. Bu bağlamda sergi, figürün dünya sahnesinde kendini var etme sürecini ve çevresindeki mekânla etkileşimlerini araştırıyor. Sanatçılar, zaman ve uzam içerisinde figürlerin başkalarına nasıl göründüğü sorusuna odaklanıyorlar. İzleyicilere, her bir eserle farklı bir varoluş yolculuğu sunuluyor.
Sanatın Sınırlarını Zorlayan Deneysel Yaklaşım
EX-SISTERE sergisindeki eserler, farklı materyallerin deneysel kullanımıyla da dikkat çekiyor. Sanatçılar, belirli bir üslup veya tarz tekrarı yerine, her bir çalışmada özgün estetik deneyimler sunmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, izleyicilere farklı estetik dünyaların kapılarını aralayarak, sanatçıların dilini ve sınırlarını genişletiyor. Ortak bir tema veya renk paleti kullanılmaması ise, her bir resmin izleyiciye farklı bir varoluş biçimini hatırlatmasına olanak tanıyor.
Paul Klee'den İlhamla: Sanat ve Alternatif Dünyalar
Sergi, sanatın başlıca işlevlerinden birini Paul Klee’nin sözleriyle hatırlatıyor: "Bugün gördüğümüz dünya, mümkün olan tek dünya değildir." EX-SISTERE, izleyicilere mümkün olabilecek alternatif dünyaları ve görsel deneyimleri sunmayı hedefliyor. Her bir eser, farklı bir varoluş sürecini temsil ederken, izleyicilere sanatın sınırsız olanaklarını keşfetme imkânı veriyor.