Osmanlı'nın namı dillere destan olmuş pehlivanı Kara Ahmet’in ünü tüm dünyaya yayılmıştı. Çıktığı güreşlerde tüm rakiplerini yere çarparak dünya şampiyonu olan Kara Ahmet'ten başkası değildi. Ancak kısacık hayatına onlarca başarı sığdıran bu güreşçinin acı ölümü ise duyanları derinden sarsıyor…
Pehlivan Kara Ahmet Fransa'da düzenlenen dünya güreş şampiyonasında tüm rakiplerini yere çarparak dünya şampiyonu olan Kara Ahmet'ten başkası değildi. Ancak kısacık hayatına onlarca başarı sığdıran bu güreşçinin sonu pek iyi bitmedi.
İşte, diri diri toprağa gömülen dünya şampiyonu Pehlivan Kara Ahmet’in acı veren ölüm hikayesi…
HABERİN DEVAMI DİĞER SAYFADA>>>
Kara Ahmet, 1871 yılında bugün Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan Deliorman topraklarında dünyaya geldi.
Deliorman, tarih boyunca öyle bir pehlivan madeniydi ki Koca Yusuf, Filiz Nurullah, Hergeleci İbrahim, Kurtdereli Mehmet ve Kelaliço gibi namlı pehlivanlar hep buradan çıkmış. Osmanlı'nın en cevval bileği, bükülmeyen yiğitleri hep burada yetişmişti. Kara Ahmet de bunlardan biriydi.
Böyle bir kültürün içinde doğduğu için Kara Ahmet çocukluğundan itibaren güreşle ilgilendi. 20 yaşına geldiğinde bölgede kendisine kafa tutabilecek bir pehlivan kalmamıştı ve kendisinden yaşça büyüklerinin bile sırtını yere vurur hale gelmişti.
Bu sebeple dişine denk rakipler bulabilmek ve kendisini geliştirebilmek için 21 yaşında İstanbul'un yolunu tuttu. İstanbul'a geldiğinde tanınmış pehlivanlardan olan Hergeleci İbrahim'i bularak elini öptü, yakın köylüsü olduğunu belirterek yanında eğitim almak istediğini söyledi.
Hergeleci İbrahim'in yanında çıraklığa başlayan Kara Ahmet, ilk ciddi müsabakasına 2 yıl sonra, 1894 yılında Gelibolu Mevlevi Şeyhi Mustafa Daniş Efendi'nin düğününde bir eğlence aracı olarak çıktı. Rakibi ise tanınmış ve tecrübeli pehlivanlardan Kazandereli Memiş'ti.
Kazandereli'yi tuş eden Kara Ahmet, İstanbul'da da yavaş yavaş tanınır hale gelmeye başladı. Avrupalı organizatörlerin de dikkatini çekmişti. Pierre isimli Rum bir organizatörle anlaşan Kara Ahmet, Avrupa'ya giderek oradaki ünlü güreşçilerle de güreşmeye başladı.
Osmanlı topraklarında genelde yağlı güreş yapılırdı fakat Avrupa'da Grekoromen tarzında minder güreşi yapılıyordu. Buna rağmen, Avrupa'da onlarca güreş yapan Kara Ahmet'in sırtı hiç yere gelmedi ve 1896 yılında yenilgisiz olarak İstanbul'a geri döndü.
Grekoromen güreş tarzına kendini daha yatkın bulan Kara Ahmet, bu stil hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için o dönemde adı Mektebi Sultaniye olan Galatasaray Lisesi'nin beden öğretmeni Faik Bey'den dersler aldı.
Bununla yetinmeyerek Melenos adlı birinin İstanbul'da kurduğu grekoromen güreş tarzında eğitim veren Totonya İdman Kulübü'nde antrenman yapmaya başladı. Kendisini her alanda geliştirmek isteyen pehlivan, aynı zamanda Fransızca dersleri alıyordu.
Yağlı güreşi de tamamen terk etmiş değildi. Kendine meydan okuyan Osmanlı'nın en büyük pehlivanlarından Adalı Halil ile güreşmişler ve ondan 10 santimetre daha uzun ve 30 kilo daha ağır olan Adalı Halil ile berabere kalmışlardı.
Birkaç yıl önce Paris'te yaptığı güreşlerdeki başarısından Avrupalıların hafızasında kalan Kara Ahmet, 1899'da düzenlenecek olan dünya güreş şampiyonası için Fransa'ya davet edildi. Bu şampiyonada dünyanın dört bir yanından gelen güreşçilerle güreşen Kara Ahmet, finale kadar…
Finalde ise rakibi ev sahibi olan Fransızların ünlü güreşçisi Laurent le Beaucairois, daha uzun boylu ve 138 kiloydu. Kara Ahmet ise sadece 1.80 boyunda ve 105 kiloydu. Final karşılaşması 1 saat 6 dakika sürdü ve sonunda Kara Ahmet, karşısındaki dev Fransız'ın sırtını yere getirmeyi başardı ve grekoromen tarzında Osmanlı'nın ilk resmi dünya güreş şampiyonu oldu.
Ancak Kara Ahmet'e Fransızlardan bir meydan okuma daha geldi. Meydan okuyan bu isim, daha önce farklı güreş tarzlarında 3 dünya şampiyonluğu bulunan ünlü Fransız güreşçi Paul Pons'tu. Paul Pons'la ilk güreşlerinde bir kazanan çıkmadı.
İkinci güreşte ise Kara Ahmet'in kaşı açılmış ve müsabaka ertelenmişti. Üçüncü güreş 10 Ocak 1900 tarihinde Paris'teki Folies Berger Tiyatrosu'nda devasa bir kalabalığın önünde yapıldı. Kara Ahmet, burada Paul Pons'u da alt ederek dünya şampiyonu unvanına devam etti.
İstanbul'a döndüğünde yanında onlarca altın madalya vardı. Padişah II. Abdülhamid, kendisini saraya davet etmiş ve Osmanlı sancağını Avrupa'da başarıyla dalgalandırdığı için şeref nişanıyla ödüllendirerek maaş bağlamıştı. Kazandığı güreşlerle basının odak noktası olan Kara Ahmet halkın o dönemki büyük gurur kaynağı olmuştu.
Ancak takvimler 1902 yılını gösterirken hiç beklenmedik bir şey oldu. 25 Mayıs günü Kara Ahmet, kahvede arkadaşlarıyla oturduğu esnada "İyi hissetmiyorum" diyip birden yere yığıldı. Ani bir kalp krizi sonucunda bilinci kapandı.
Dünya şampiyonu Kara Ahmet, 32 yaşındayken hayata veda etti veya öyle sanıldı. Ertesi gün, 26 Mayıs'ta sevenlerinin kıldığı cenaze namazı sonrası Pierre Loti'ye çıkarken sol taraftaki mezarlığa defnedildi. O gece garip olaylar yaşandı.
Mezarlığın yanından geçenler bazı iniltiler ve bağırışlar duyduklarını aktardılar. Gece yarısı müdahale edilmese de, sabahına hemen Pehlivan'ın mezarı geri açıldı. Rivayetlere göre, Kara Ahmet mezarda kanlar içinde, kefenini yırtmış bir şekilde bulundu.
Tahminlere göre, Kara Ahmet kalp krizi sonucunda koma haline girmiş ve öldü sanılarak canlı canlı gömülmüş. Daha sonra mezarın içindeyken kendine gelmişti. Mezardan çıkmak için çabalayan pehlivanın elleri ve göğsü zarar görmüş.En sonunda nefessiz kalarak boğulmuştu.
Bu hazin olay üzerine mezar tekrar geri kapatıldı. Dünya şampiyonu Kara Ahmet'in kabrinin başında şu sözleri içeren bir hitabe bulunmaktadır: "Bahadırlıkta meşhuru cihandır Kara Ahmet. Cihan'ın pehlivanı zemine arkası hiç gelmemişken felek yıktı yere o kahramanı sukuti penç ile kaydoldu. Tarih, Cihan Arslan'ı terk etti...
Kaynak: Tarihin Karanlık Yüzü