6.2 büyüklüğündeki ana deprem, 23 Nisan günü saat 12.49'da Silivri açıklarında meydana geldi. İstanbul’un birçok ilçesinde hissedilen sarsıntılar sonrasında insanlar panikle sokaklara döküldü. Artçı sarsıntılar ise gece boyunca devam etti.

Görür'ün “Beklenen İstanbul depremi, düşünüldüğü kadar büyük olmayabilir” yönündeki yorumları, kamuoyunda dikkat çekti.

Aynı yıllarda Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un benzer nitelikteki değerlendirmeleri de yeniden konuşulmaya başlandı.

Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Denizi'ndeki fay hatlarını yıllardır araştıran önemli isimlerden biri. 2005 yılında yaptığı açıklamada, Kumburgaz fayı üzerinde sıkça yaşanan depremlerin büyük Marmara depreminin habercisi olmadığını belirtmişti.

Görür, “Bunlar büyük depremin öncüsü değil ama fay hattında biriken stresi artırıyor. Asıl deprem daha büyük olacak, 7'nin üzerinde bir büyüklük bekliyoruz” demişti.

Aynı açıklamada, Marmara'da Fransız araştırma gemisinin yaptığı sismik çalışmalar sonucu tespit edilen kırıkların, 1912 yılında gerçekleşen büyük Silivri depremine işaret ettiğini söylemişti.

Görür şu ifadeyi kullanmıştı:
“Eğer bu veriler doğruysa, bu durum İstanbul’da beklenen depremin şiddetini azaltabilir. 7,5 değil; 7,0 büyüklüğünde bir deprem olabilir. Bu da enerji açısından ciddi bir fark anlamına gelir. Bu tahmin doğruysa, hayatımın en mutlu günü olur.”

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise o dönemde ve bugün yaptığı değerlendirmelerde farklı bir noktaya vurgu yaptı. Ona göre Marmara Denizi’nde büyük bir kırılma riski bulunmuyor.

Üşümezsoy, “1912’de Silivri fayı, 1894’te Çınarcık fayı kırıldı. Bu faylar enerjisini büyük oranda boşalttı. 6.5 büyüklüğünün üzerine çıkacak bir risk öngörmüyoruz” dedi.

Ayrıca Fransız gemisinin araştırmalarına da atıfta bulunan Üşümezsoy, yapılan tahminlerin abartılı olduğunu savunarak şunları söyledi:
“7 ile 8 büyüklüğü arasında 30 kattan fazla enerji farkı var. Mühendislik açısından bu çok ciddi bir hata payıdır. 180 kilometrelik bir fay, 7'nin üzerine çıkamaz. Daha önce Tosya’da 280 km’lik bir fay 7.5 üretti. Marmara’daki yapı buna uygun değil.”

Bilim insanlarının görüş ayrılığına rağmen ortak noktaları da var. Her iki uzman da Marmara’da büyük bir yıkıcı depremin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor ancak bu depremin büyüklüğü ve etkileri konusunda farklı tahminler yapıyor. Görür, daha büyük bir deprem olasılığını dışlamazken, Üşümezsoy riskin abartıldığını savunuyor.

Depremin ardından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), hasar gören binalara kesinlikle girilmemesi konusunda uyardı. AFAD’ın açıklamasında “Deprem sonrası artçı sarsıntılar devam ediyor. Lütfen riskli binaların yakınında bulunmayın” ifadelerine yer verildi.