Türkiye’nin en büyük sorununa dair halkın görüşleri, son yapılan bir anketle netlik kazandı. Saros Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından gerçekleştirilen araştırma, ülkenin siyasi ve toplumsal gündeminde önemli bir yer tutan sorunların boyutlarını gözler önüne seriyor. 11-18 Mart 2025 tarihleri arasında yapılan araştırma, Türkiye’nin en kritik sorununu ve bu sorunu hangi siyasi partinin çözebileceği sorusuna dair halkın düşüncelerini ortaya koydu.
EN BÜYÜK SORUN: EKONOMİ
Araştırmaya katılanların büyük bir kısmı, Türkiye’nin en büyük sorununu ekonomi olarak tanımlıyor. Katılımcıların %50,2’si, en büyük sorun olarak ekonomik sıkıntıları vurguladı. Bu oran, ülke genelindeki yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücündeki düşüş ve işsizlik gibi ekonomik göstergelerin halk üzerinde yarattığı baskıyı açıkça yansıtıyor.
Özellikle YRP, DEM Parti, MHP ve CHP gibi partilerin seçmenleri arasında da ekonomi, öncelikli sorun olarak öne çıkarken, AK Parti seçmeninde ise bu oran daha düşük kalıyor (yaklaşık %39,1). Ancak yine de AK Parti seçmeninin %39,1’inin de ekonomiyi en büyük sorun olarak görmesi, iktidarın ekonomiyle ilgili sorunları çözme konusundaki güven kaybını ortaya koyuyor.
DİĞER ÖNEMLİ SORUNLAR: ADALET, YOLSUZLUK VE TERÖR
Ekonominin ardından en fazla dile getirilen sorun adalet (%14,6) ve yolsuzluk (%8,6) oldu. Bu da, toplumda hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına dair ciddi bir memnuniyetsizlik olduğunun altını çiziyor. Özellikle CHP ve DEM Parti seçmenlerinde bu iki konu, büyük bir öncelik taşırken, AK Parti seçmeninde daha çok ahlak ve terör sorunları öne çıkıyor. AK Parti seçmeninin %12,5’i ahlakı, %10,9’u ise terörü, en önemli sorunlar arasında sıralıyor.
MÜLTECİ SORUNU
Mülteci sorununa da dikkat çeken katılımcılar, bu meselenin özellikle İYİ Parti ve Zafer Partisi seçmeninde daha fazla dile getirildiğini belirtti. Zafer Partisi’nin seçmeninin %20’si mülteci sorununu birinci derecede önemli buluyor. İYİ Parti’de ise bu oran %7,7. Bu durum, milliyetçi ve muhafazakar tabanın göçmen meselesine duyduğu rahatsızlığı gözler önüne seriyor.
HANGİ PARTİ SORUNLARI ÇÖZER?
Anketin bir diğer önemli bulgusu ise, hangi partinin Türkiye’nin en büyük sorunlarını çözebileceği konusundaki halk görüşlerini ortaya koyuyor. Ankette dikkat çeken ilk sonuç, halkın %36,7’sinin hiçbir partinin sorunu çözebileceğine inanmadığı yönünde. Bu, siyasi sistem ve aktörlere yönelik ciddi bir güven bunalımını işaret ediyor.
CHP VE AK PARTİ’NİN DURUMU
En fazla çözüm üretebileceğine inanılan parti olarak CHP, %20,8 oranıyla öne çıkıyor. CHP seçmeni, özellikle ekonomik sorunların çözümü konusunda bu partinin en güçlü aktör olduğunu düşünüyor. Ancak, yine de %40,4 oranında hiçbir partinin çözebileceğine inanılmıyor, bu da toplumun büyük bir kısmının siyasi çözüm konusunda kararsız veya güvensiz olduğunu gösteriyor.
AK Parti, iktidar partisinin çözüm kapasitesine olan güvenin azaldığını ve toplumun büyük bir kısmının bu konuda yorgunluk hissettiğini gözler önüne seriyor. AK Parti seçmeninin %39,1’i ekonomi sorununu en büyük problem olarak görürken, yalnızca %18,8’i bu sorunu çözebileceğine inanıyor.
ZAFER PARTİSİ VE İYİ PARTİ
Zafer Partisi ve İYİ Parti, diğer partilere göre daha düşük oranlarda da olsa, kendi seçmenlerinin sorunlara yönelik çözüm önerilerini dile getiriyorlar. Zafer Partisi seçmeninin %56,5’i, Zafer Partisi’nin bu sorunları çözebileceğine inanıyor. Bu oran, partinin kendi tabanında büyük bir aidiyet duygusuyla desteklendiğini gösteriyor.
Demokrat Parti ise, %4,3 oranıyla, sorunun çözümü noktasında en düşük güveni alan partiler arasında yer alıyor. Demokrasi ve liyakat gibi sorunlar konusunda seçmen, çözüm için farklı alternatiflere yöneliyor.
OY KULLANMAYANLARIN ORANI YÜKSEK
En dikkat çekici bulgulardan biri de, oy kullanmayanların %70’inin, Türkiye’nin en büyük sorununa çözüm bulacak bir partiye inanmadığı yönünde. Bu oran, toplumsal bir temsil krizi yaşandığını ve siyasi partilere olan güvenin azaldığını gösteriyor.
Ayrıca, bu oranla birlikte “hiçbir parti çözemez” görüşü %36,7’ye yükseliyor, bu da halkın çözüm önerilerinin siyasi aktörler tarafından karşılanamayacağına olan inancını ortaya koyuyor.