Çocukken, 50 yıl önce köyde arkadaşlarla sırt üstü yere yatıp henüz kirlenmemiş gökyüzünü seyrederdik. Semaya asılı duran sayılamayacak kadar çok olan yıldızlara bakıp, şaşkınlığımızı ifade eden cümleler kurardık. Biz hayret ederken başkaları gayret edip uzayı fethe çıkmış meğer. Hatta kurdukları uzay istasyonunda sebze, meyve yetiştirmeye başlamışlar. NASA’nın astronotları, “Uzayda yetiştirilen marullar besleyici ve güvenli” diye kalite kontrolü bile yapmış. Yakında market açıp, mahalle pazarı kurarlarsa şaşırmam!
Bu arada, Neptün’ün ötesinde 139 yeni gök cismi keşfedilmiş. İncelemeler başlamış. Mühim neticeler bekleniyor. Neyse, ben sözü daha doğrusu sizi bir yazıma bindirerek uzayda gezdirmek istiyorum!:
Uzay; gökyüzüne baktığınızda; gününe, anına göre uçsuz bucaksız bir derinlik, bir karanlık, bir aydınlık, bir mavi atlas…
Dünyaya, hayata uzaydan baktım
Hali, pür melaldi bir türkü yaktım
Herkes oradaydı ben ise yoktum
Uyandım rüyadan gerçekler kabus
UZAYIN ADI ÖYLE ÇOK Kİ!
Evreni içinde barındıran bu ‘gizem’i o kadar çok kelime ile tanımlıyoruz ki…
‘Gökyüzünde bölük bölük turnalar’ dediğinizde; ‘gök’tür…
Süleyman Nazif gibi:
Gözümde kalmadı yer, gök; batar, çıkar, giderim…
Zemine münkesirim, asumana muğberim
Dediğinizde; asuman oluyor…
Seçmek size kalmış: Kat kat semadır, boşluktur, atlastır, yıldızların, gezegenlerin evidir, kara deliktir, fezadır...
Yerde sağda solda mütemadiyen
Yalanı dayatıp bu tema diyen
Zemini gösterip bak sema diyen
Birini görürsen uzaylı sanma
UZAY ÇAĞI, UZAY ÇÖPLÜĞÜ
İnsan oraya da göz dikince, ‘uzay çağı’ diye bir dönem yaşandı. Fakat ömrü kısa oldu. Gerçi, uzaya ilgi, uzayla ilgili bilgi o kadar arttı ki, koloniler kuruluyor. Dünyayı kirletmeye doyamayan Ademoğlu, ‘uzay çöpü’ diye bir çöplük bile oluşturdu, yeni dünyalar bulma, kurma uğruna…
Dünyaya, fezaya kast etmiş bunlar
Herkesi fişlemiş test etmiş bunlar
İnsan yok ‘satan’ı dost etmiş bunlar
Kurtuluş uzayda, fezada mıdır
YARIN: UZAYA GİDEN İLK İNSAN TÜRK!