Bugün Türkiye’de, asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca insan, yaşam maliyetlerinin katlanarak arttığı bir ortamda her geçen gün daha fazla zorlanıyor. Sokağın nabzını tutmak için röportaj yaparken, halkın içinde bulunduğu bu ekonomik çöküşün derinliğini daha iyi hissettim. Ev kiraları, gıda fiyatları, okul masrafları ve artan faturalar, her geçen gün insanları daha fazla sıkıştırıyor. Zorunlu giderler karşısında geçinmeye çalışan vatandaşlar, maddi ve manevi anlamda tükenmiş durumda. Bu tabloyu en net şekilde özetleyen görüşlerden biri, sokakta konuştuğum pek çok kişinin söylediği “Asgari ücret en az 30 bin olmalı” ifadeleriydi. Bu görüş, tek bir kesime ait değil; neredeyse her yaştan, her kesimden insan, bu ekonomik koşullarda geçinmenin imkansız olduğunu belirtiyor.

Yaşam Maliyeti: Her Geçen Gün Daha Da Yükseliyor

Özellikle büyük şehirlerde, konut kiraları insanların gelirlerinin büyük bir kısmını tüketiyor. Yüksek kiralar, sadece büyük şehirlerde değil, taşra bölgelerinde bile önemli bir sorun haline geldi. Çoğu kişi, temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için ay sonunu getirmekte zorlanıyor. Bugün, asgari ücretle çalışan bir birey, yalnızca ev kirasını ödeyebilmek için neredeyse maaşının tamamını harcamak zorunda kalıyor.  Gıda, enerji, sağlık gibi ihtiyaçları karşılayamıyor ne yazık ki!

Art arda gelen zamlar, hem çalışanları hem de dar gelirli aileleri sıkıştırıyor. Kiralar, elektrik ve doğalgaz faturaları, gıda fiyatlarındaki artış gibi günlük hayatta karşılaşılan bu yükler, artık insanların hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda. Sokaktaki pek çok vatandaş, asgari ücretin mevcut haliyle ancak zorunlu giderlerini karşılayabilse de, insanca bir yaşam sürdürebilmenin mümkün olmadığını belirtiyor. Bu durum, sadece bir maddi sorundan ibaret değil; aynı zamanda insanların psikolojilerini de etkiliyor.

Gençlerin Umutsuzluğu ve Gelecek Kaygısı

Asgari ücretin, yaşam maliyetlerini karşılayacak kadar yüksek olmaması, özellikle gençleri derinden etkiliyor. Üniversite öğrencileri, eğitim giderlerini karşılamakta zorlanırken, aynı zamanda gelecekte alacakları maaşların da bu ekonomik koşullarda yeterli olmayacağını düşünüyorlar. Geçim sıkıntısı ve işsizlik korkusu, gençlerin umudunu giderek yok ediyor. Birçok genç, eğitimini tamamladıktan sonra iş bulma konusunda ciddi endişeler taşıyor ve mezuniyetlerinin ardından karşılaşacakları hayatın zorluklarına dair kaygılar yaşıyor.

Sokakta mikrofon uzattığım gençlerin çoğu, geleceği belirsiz bir ortamda, “Hayatımızı kurabilmek için daha fazla para kazanmak zorundayız. Ama bu şartlarda iş bulmamız da kolay değil,” diyor. Bu durum, ülkenin geleceği için endişe verici bir tablo ortaya koyuyor!! Çünkü sadece bugünün değil, yarının da kaygıları büyük maalesef...

Zorunlu Giderler Karşısında Çöküş

Ev kiralarındaki artış, özellikle büyük şehirlerde yaşayanları ciddi şekilde zorluyor. İnsanlar, kiraları ödeyebilmek için, yaşam standartlarından ödün vermek zorunda kalıyorlar. Geriye kalan parayla çocuklarını okula göndermek, faturalarını ödemek, beslenme ihtiyaçlarını karşılamak neredeyse imkansız hale geliyor. Sokak röportajlarında duyduğum bir diğer önemli nokta ise, insanların maaşlarının büyük bir kısmını kiraya verdikten sonra, başka hiçbir ihtiyacı karşılamakta zorlanmaları. Temel ihtiyaçlar, her geçen gün daha pahalı hale gelirken, asgari ücretin bu yükü taşımaya yetmediği bir gerçek.

Daha önce kolayca alınabilen birçok ürün, bugün lüks tüketim malzemesi haline gelmiş durumda. Bunun sonucunda da insanlar, her gün hayatta kalabilmek için daha fazla fedakarlık yapmaya mecbur kalıyorlar. Bu zorunlu harcamalar, pek çok aileyi maddi olarak yıpratırken, aynı zamanda manevi olarak da bir çöküş yaratıyor.

Asgari Ücretin Yükseltilmesi: Bir Gereklilik

Bu koşullar altında, asgari ücretin artırılması artık sadece bir istek değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Sokak röportajlarında, vatandaşların %90’ı asgari ücretin 30 bin TL civarında olması gerektiğini ifade ediyor. Çünkü bugün, bir ailenin geçimini sağlayabilmesi için, maaşlarının büyük bir kısmını yalnızca zorunlu giderlere ayırmaları yetmiyor. Çocuklarının eğitimine, sağlık hizmetlerine, sosyal yaşamlarına dair herhangi bir plan yapabilmeleri de neredeyse imkansız hale gelmiş durumda.

Geleceğe Umutla Bakabilen Bir Nesil İçin

Evet, bu ekonomik koşullar altında bir değişim kaçınılmaz. Asgari ücretin, yaşam maliyetlerini karşılayacak şekilde artırılması, sadece bugünün değil, geleceğin de sağlıklı temeller üzerine inşa edilmesi için önemli bir adım olacak kuşkusuz. Yalnızca ekonomik zorluklar değil, aynı zamanda toplumsal huzur ve psikolojik denge de asgari ücretin iyileştirilmesi ile doğrudan ilişkili. Bugün halkın öne sürdüğü 30 bin TL’lik bir asgari ücret talebi, yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi bir iyileşme çağrısı ve bu ortak çağrıya katılmamak mümkün değil.

Netice olarak, asgari ücretin iyileştirilmesi, daha insanca bir yaşam sürdürebilmek için kritik bir adım olacaktır hiç şüphesiz. Ancak bu tek başına yeterli olmayacak; gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesi, işsizlik oranlarının düşürülmesi ve yaşam maliyetlerinin kontrol altına alınması gibi yapısal reformlar da gerekli. Toplumun her kesiminden yükselen bu çağrıya kulak verilmesi, yalnızca bugünü değil, geleceği de güvence altına almak adına önemli bir adım olacak.

Mukadder ben; asgari ücretin iyileştirilmesinin sadece ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal huzurun ve bireysel refahın teminatı olduğunu düşünen...

Sevgilerimle...