Yaşamak, evrensel hukuk kuralları bakımından da Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları ve Anayasası açısından da her canlının hakkıdır…
Yaşamak, evrensel hukuk kuralları bakımından da Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları ve Anayasası açısından da her canlının hakkıdır…
‘Yaşam Hakkı’nın yasal güvence atına alınması, devletin ilgili kurumlarınca bu hakkın korunmasını gerektirir…
Anıt ağaçlar, sokak hayvanları, yaban hayat nasıl koruma altındaysa insanların yaşamı da koruma altındadır…
Buna rağmen, savaş bölgelerine, açlık / yoksulluk çekilen yerlere, suç örgütlerinin hakimiyetindeki yörelere baktığımızda görüyoruz ki; dünyada en ucuz ve en basite alınan şey insan hayatı.
***
Yaşamı tehdit eden farklı tehdit ve tehlikeler de arttı. Örneğin 2019 yılı sona ererken ortaya çıkan Covit-19 virüsü büyük bir hızla yayıldı ve tüm dünya kapandı. Koronavirüs kimseyi ayırmadan herkesin baş belası oldu. Toplu halde ölüm acıları peş peşe yaşandı dünyada. Hepimiz büyük bir endişe ile ve dört gözle bilim insanlarının yapacağı ‘aşıyı bulduk’ açıklamasına odaklandık. Onların, "Mucize ilacı bulduk; artık insanlar ölmeyecek" diyecekleri anı beklerken; asıl yatırım yapılması, asıl geliştirilmesi gereken sektörün bilim olduğunu anladık. Bilim denen uçsuz bucaksız deryada yüzmemiz gerektiğini fark ettik. Evet, bilimin önemli olduğunu anladık anlamasına da, hayat normale dönünce çok çabuk unuttuk...
***
İnsan hayatı bakımından virüs kadar tehlikeli bir başka şey de yine ‘insan’ maalesef…
Öfkenin, haksızlığın, sömürünün girdabındaki insanlar, kısacık ömürlerine öylesine büyük suçlar, günahlar sığdırıyor ki anlamak da anlatmak da güç…
Buna örnek olacak her gün yeni bir iç burkucu haber yansıyor medyaya. Ve bu, bir ‘umutsuzluk çağı’ başlatıyor sanki...
Bunun en acı örneği İzmir’de yaşandı. Ekmeğinin peşindeki taksi şoförü Oğuz Ergen, 'üşümesin" diyerek aracına aldığı cani tarafından acımasızca silahla vurularak hem gasp edildi hem de öldürüldü...
Eskiler, “İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir” demiş ama o günler çok gerilerde kalmış. Bu vahim olayda iyiliğe vahşetle mukabele edilmesi nasıl derin bir acı oluşturdu yüreğimde, bilemezsiniz... Kendime yakıştıramam ama hissettiğim derin acı kadar da öfke...
Bir gece aynı kaderi paylaşma korkusu taşıyan meslektaşlarının konvoylu tepki göstermesi, duygulanmama ve insanlık için, ‘hâlâ iyilik adına bir umut var Mukadder’ dememe sebep oldu.
***
Bir taraftan da aklıma yeniden "sonu cinayetle biten ev sahibi kiracı tartışmaları, hoparlörden türkü çalması istenen sokak sanatçısının "istek şarkıyı" çalmadığı bahanesiyle öldürülmesi, Ankara'nın göbeğinde sahne aldığı mekânda "istek parça" taleplerini geri çevirmesi nedeniyle boğazı kesilerek öldürülen nice canlar geldi... Ve yeniden soruyorum sessiz çığlığımla; İnsan hayatı gerçekten bu kadar ucuz mu? İnsan hayatı, canilerin inisiyatifinde mi?
Bulamıyorum cevabı ve anlatamıyorum bunu öz vicdanıma. Üzgünümün çok üzgünüm…
***
Mukadder ben; İnsanı ve insanın yaşama hakkını tüm değerlerin üstünde gören ve bu konuda toplumda bilincin, farkındalığın oluşmasını yürekten umut eden...
Sevgilerimle…