Sondan başlayarak geleyim; ekonomi sektörlerden, seçim başarısı faktörlerden, siyaset de aktörlerden oluşur!
Sondan başlayarak geleyim; ekonomi sektörlerden, seçim başarısı faktörlerden, siyaset de aktörlerden oluşur!
Sektörel değerlendirmeyi birkaç cümleye sığdırıp faktörel ve aktörel mevzulara dalmak istiyorum. Türkiye’nin ekonomisi; savunma sanayisi, otomotiv, turizm, tekstil başta olmak üzere birkaç sektörün sırtına binmiş gidiyor. Buna sağlığı ve sair sektörleri de monte edince Türk ekonomisi ithalat karşısında ezilen bir ihracat başarısıyla yoluna devam ediyor.
Ancak…
Sektörel gerçekler ‘faktör’le hemhal olunca ‘faktörel’ bir güce dönüşüp ‘aktör’lerin üzerine çullanıyor!
Anlatayım…
***
31 Mart 2024 Pazar günü yaptığımız yerel seçimler, birçok aktörün sırtını yere getirirken, sektörel ve faktörel tartışmaları da zirveye taşıdı…
Şöyle…
Yerel seçimi bir filme benzetecek olursak, bu filmin aktörleri 36 siyasi partiden oluşuyordu. Baş rolde AK Parti ile CHP, karakter oyuncular olarak da YRP, MHP, DEM ve İYİ Parti vardı. Ve elbette olmazsa olmaz figüranlar!
AK Parti’nin setten perdeye, ekranlara yansıyan yüzü Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin ise Ekrem İmamoğlu takviyeli Özgür Özel idi. Bu yüzlerin arasına Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını rekor oy farkıyla kazanan Mansur Yavaş’ı da eklemezsek haksızlık olur.
Senaryo gereği aktörlerin elinde faktörler vardı ve bu faktörler sektörlerden besleniyordu. Filmin çekimine başlayabiliriz…
SAHNE-1
Filmin esas oğlanı Erdoğan, elinin altındaki sektörlerden edindiği faktörleri vatandaşa göstererek bağırır:
- Ben size çok şey verdim, siz de bana çok oy verin!
(Alkışlar…)
Vaatlerden ve isteklerden hoşnut olmayan beli kambur, yüzü buruşuk bir kitleyi fark eden Erdoğan onlara döner:
- Temmuz’a kadar sabredin göle çok su getireceğim!
(Sessizlik…)
SAHNE-2
Ekrem İmamoğlu’nu arkasına almış olan Özgür Özel, 6 Oku ona buna dürterek ilerlemektedir. Kitleyi görünce durur. Çok şey söyler, az şey anlaşılır. Çatallaşan sesi netleşir ve sertleşir:
- Oyunuzu bize verin…
(Alkışlar…)
SAHNE-3
Ankara’da hava sıcak, siyaset iklimi parçalı bulutludur. Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş ilçe, belde, mahalle, köy yorgunu haliyle son mesajını vermektedir:
- En büyük hayalim Ankaralıyı zenginleştirmektir…
(Alkışlar…)
SAHNE-4
Kamera, Politika Kasabasının Siyaset Bulvarı ve Millet Bahçesindeki aktörleri kayıt altına alırken Jimmy Jib yüzlere odaklanır… Görüntüde emekliler ve asgari ücretliler ile partnerleri vardır. Hepsi de burnundan solumaktadır…
Devrisi gün…
SAHNE-5
Gün dönmüş, final sahnesi için hazırlıklar tamamlanmıştır. Ortaya konan sandığa koşanlar olduğu gibi sırtını dönmüş burnundan soluyanlar da vardır…
***
Akşama kadar süren çekimlerin ardından kısa süre içinde kurgu / montaj tamamlanır ve film vizyona girer. Tezahüratlar, alkışlar, tepkiler, suskunluklar arasında filmi değerlendiren esas oğlan, “Filmi beğenmedim; iyi rol yapamadık. Sektörlerden kazandığımızı ardımıza düşenlere veremedik. Ders çıkarıp önümüzdeki filmlere bakacağız” derken; diğerleri arasında göbek atan da vardı caka satan da. Bir köşede, on ay önce ortalığı toza dumana bürüyenler kös dinler gibi duruyordu.
Arka planda, omuzlara alınmış Mansur Yavaş bağırıyordu:
- Bütün aktörleri, faktörleri, sektörleri aşarak geldik. Ayrımcılığı toprağa gömdük. Tüm belediye başkanlarımızı Ankara’ya hizmet için iş birliğine çağırıyorum…
***
Vakit geceden sabaha akarken Politika Kasabasının Siyaset Bulvarında ve Millet Bahçesinde kimsenin anlam veremediği bir sükunet, sessizlik vardı. Hiçbir seçim sonrası böyle olmamıştı! Hayr olaydı…