Bir sürü sessiz çığlık yankılanıyor ruhumun kulaklarında. Ya siz, siz de bunları duyabiliyor musunuz? Bu yazıma da geçen seferkinde olduğu gibi sorularla devam etmek istiyorum. Daha soyut ama daha önemli sorularla...
Bir sürü sessiz çığlık yankılanıyor ruhumun derinliklerinde. Siz de bunları duyabiliyor musunuz?
Mesela;
Ülkemizin veya dünyanın herhangi yoksul bir bölgesinde bırakın yeterli besin bulmayı bir küçük parça ekmek veya biraz suyu bile bulmakta zorlanan o küçük çocuk veya bebeklerin sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Akranları rahat ve güven içindeyken her an ölüm ya da hastalık tehlikesi altında yaşayan çocukları için her gün korku ve endişe içinde olan anne ve babaların sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Neslinin tükenmekte olduğu bilinmesine rağmen, halen farklı çıkarlar için avlanılmaya çalışılan veya insan çıkarına olacak projeler için yaşam ortam ve olanakları yok edilen onca hayvanın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Doğaya hayat veren, onun vazgeçilmez temel unsurları olan ama sadece insan merkezli olarak acımasızca katledilen onca ağaç ve bitki örtüsünün sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Irkından, dininden, hatta mezhebinden, dilinden, milliyetinden veya sosyal konumundan dolayı ezilen, hor görülen, haksızlığa uğrayan, işkence edilen veya öldürülen insanların sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Yaşlandığı için bir kenara itilen, yeterli ilgi, sevgi, destek gösterilmeyen, hatta kötü muamele edilen veya zaafları istismar edilerek kandırılan, ölsün diye her gün gözünün içine bakılan bir çok yaşlı insanın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Dünyaya getirdiğiniz ve sizden ilgi, sevgi ve destek bekleyen ama onlara bunu göstermediğiniz, sadece onları dünyaya getirmeyi ve karınlarını doyurmayı bir başarı olarak gördüğünüz çocuklarınızın sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Peki ya kendi ruhunuzun; susturduğunuz, engellediğiniz, özgür bırakmadığınız ruhunuzun sessiz çığlıklarını duyabiliyor musunuz?
Bu liste çok çok daha uzayabilir tabii ama aslında esas soru şu: Dünyanın herhangi yoksul bir yerindeki “açım” diyen veya tehlike altındaki bir çocuğun veya “korkuyorum” diyen anne, babasının; Kayalıklarda ağlayan bir fok balığının; yerine alışveriş merkezi yapılan alanda daha önce var olan çam ağacının; sadece farklı ten renginden dolayı işkence gören bir insanın; yalnızlık bunalımında yalnızlaşan bir yaşlının; “benimle biraz oynar mısın?” diye yalvarırcasına peşinizde dolaşan çocuğunuzun veya “ben artık ‘ben’ olmak istiyorum” diyen ruhunuzun ve daha bunun gibi yüzlercesinin sessiz çığlıklarını duymamak sizce de önemli bir eksiklik değil mi?
İnsanız, kusurluyuz, belki bu sessiz çığlıkların tümünü duymayabiliriz ama en azından birini veya birkaçını duyabilmeliyiz. Daha fazlasını duymak için kulaklarımızı, ruhlarımızı açmalıyız. Ruhsal duyma eşiğimizi genişletebilirsek insan olma onurunu hak ederek taşımak için daha fazla nedenimiz olabilir ama temel konu bunları duymaktan öte, duyduklarımıza uygun tepki verip veremediğimizdir.
İyimserlikle ümit etmeye devam ediyorum, bir gün daha çok insan bu sessiz çığlıkları duyuyor olacak…