Kısa vadede, kaynakları hesaba katan kaynak tabanlı bir ekonomiye geçilmezse her şeyin para olmadığını çok acı bir şekilde anlayacağız.
Para icat edileli iki bin altı yüz küsur yıl olmuş. İhtiyaçlarımızı karşılamak için ürünleri takas etmek yerine ortak bir araç bulmuşuz. Başlarda takas aracı olarak iyi iş görmüş. Altın, gümüş, bakır gibi madenlerden oluştuğu için de bir gerçeğe dayanıyormuş. Sonraları gerçek ürünler ve gerçek ekonomi yok edilmiş. Gerçek paraların yerine modern dünyada kullandığımız “varsayılan” paralar geçmiş. Kâğıda basılan paranın değeri bankaların sahiplerince belirlenir olmuş. Küresel finans sistemi kurulmuş ki bir geçim aracı olmaktan çok sömürünün aracıymış. Tamamen bir varsayım haline gelen para, kısa süre içerisinde bu küresel finansçıların ellerinde bir çalgı aleti oluvermiş.
Günümüzde para bir değer değil, kontrol aracı olarak kullanılıyor. Parayı kontrol edenlerin kim olduğunu zaten biliyoruz: Dünyanın sahipliğini üstlenen batılı kapitaller… Parayla kontrol edilenler ise toplumlar, ülkeler ve insanlar. Her şey Amerikan Merkez Bankası’nda basılan dolarlara bakar. Tüm dünya burada üretilen bir varsayımla yönetiliyor. İstedikleri kadar para basar ve diğer paraların değerini de buna göre ayarlarlar. Bu sınırsız basımın bir temelinin olması gerektiği, bir dayanağının bulunması gerektiği akıllarına gelmez, gelse de umursamazlar. Para sınırsız ama kaynaklar sınırlıdır. Parayı istediğimiz kadar bassak da bu kadar paraya karşılık olacak kaynak yok. Maalesef doğanın sömürüsü paranın hükmü altında belli olmadığı için de sona yaklaşıldığını göremiyoruz. Kısa vadede, kaynakları hesaba katan kaynak tabanlı bir ekonomiye geçilmezse her şeyin para olmadığını çok acı bir şekilde anlayacağız.
Yalnızca küresel ölçekte değil bireysel olarak da sorgulanması gereken bir para anlayışımız var. Para her şeye kadir bir güç olarak görülüyor ve sanal varlığı insanları adeta büyülüyor. İnsanlar eskisi gibi, ihtiyaçlarını karşılamak için gerçek maddeleri takas etseler, bu büyüye kendilerini bu kadar kaptırmayacaklar ancak isteklerin yerine gelmesinde sihirli bir güç gibi olan, hiç bir şeye dayanmayıp dilekleri yerine getiren varsayımsal para bu haliyle onları büyülüyor.
Bir şeyi anlamamız gerekiyor: Para gerçek değil, ancak gerçekliği tüketiyor! Sınırsız ve gerçeklerden bağımsız olduğu için de fütursuzca kullanılıyor, gerçeklikle bağı çok geç olmadan anlaşılamıyor. Ne komiktir ki yaşanacağı meçhul olan gelecek bile şimdiden satın alınmış durumda.
Son yüzyılın genel sorunu olmakla birlikte, günümüzde her şey para haline getirilmiş durumda. Emeğimiz, yemeğimiz, kişiliğimiz, hayallerimiz parayla ölçülüyor. Ne var ki para sadece bir varsayımdır. İnsanlık biraz zaman geçtikten sonra parayı soluyamadığını, yiyemediğini, üstüne giyemediğini anlayacak. Bir Kızılderili atasözünde de ifade edildiği gibi, “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Yazının genelinden de anladığınız gibi, evet! her şeyin parayla ölçülmesine karşıyım. Paranın ana madde sayılmasına itirazım var. Paraya tapmaya razı değilim. Paranın kölesi olamam. Parasal düzene karşıyım. Biz paraya uymazsak, satın alınmaya razı olmazsak bu düzen değişecektir!