İnsan insana şifa olmalı iyi gelmeli, büyüğe kıymet vermeli, küçüğe sevgi vermeli. Bir tuhaf işler almış başını, bir bilinmeze doğru gidiyoruz. Nefret sevginin önüne geçmiş, büyükler değersiz, küçükler saygıyı yitirmiş. Kıyamet alametlerinden mi? Bilinmez lakin hiç yaşlanmayacakmış gibi gençliğimize güvenir olduk.
Dedim ya bir tuhaf haller içindeyiz, çağ değişirken örf, adet, saygı ve sevgilerimizde çağa paralel değişiyor. Ankara’da ego otobüsüne bindim, otobüs kalabalıktı ve koltuklarda oturanların çoğu gençlerden ve hatta çocuklardan oluşuyordu. Ara koridorda ve önlerde yaşlı saydığımız büyüklerimiz ayakta bekliyor, en önde kucağında bebeğiyle düşmemek için bir yerlere tutunmaya çalışan bir kadın vardı. Bu kadın, bir ara gençlerin gözlerine baktı, gençler göz teması kurmamak için başlarını başka yerlere çeviriyordu. Benim gözüme yolcu koltuklarının önüne konulan uyarı tabelası ilişti. Uyarı tabelasında engelli, hamile, yaşlı ve bebeklilere yer ver diyordu. Yani gençlerin oturduğu o koltuklar, ayakta tutunmaya çalışan bebekli kadına ve ihtiyar büyüklerimize aitti. Şoför peş peşe anons etmeye başladı ‘’gençler bebekli kadına yer verin’’ anonsunu duyanlar, başlarını önlerine eğmiş duymazlıktan geliyordu. Bir orta yaşlarda kadın koltuğunu bebekli kadına verdi. Büyüklere saygı nerede kaldı? Okullarımız öğretim yuvasıyken neden bu kurallar öğretilmez? Öğretiliyor da öğrenmeyen bir nesil mi yetişti? Bu örfü kurallar ailede başlar okulda devam eder diye düşünüyorum.
Aynı konunun tam tersine farklı bir zamanda tanık oldum. Mesai çıkışı öğrenciler, işçiler ve memurlar gün boyu yorulmuş uzaktaki evine otobüsle gidecekler. 65 yaş ve üstü büyüklerimiz ekmek almak, gezmek ve boş işler için sırf bedava olduğu için otobüsün çoğunluğunu oluşturuyordu. Yorgun gençler kapı basamaklarına ve koridorlarda ayakta durmakta zorlandığı için oturmuşlar ya da birbirlerine dayanarak ayakta durmaya çalışıyorlardı. Yorgun bedenlerini oturdukları koltuktan kaldırıp, gezmek için bedava ulaşım kullanan büyüğe yer vermek ne kadar doğru? Gence neden yer vermediğini sorduğumda, hocam evlilik programlarında elektrik alamayan ihtiyarlar, sokak röportajı yaparken kamerayı görüp çıkar telefonunu diyen amcaya, sosyal medyada fenomeni olmak için ilginç dans figürleri sergileyen ihtiyarlara neden yer vereyim! Cevabı ile kaşlılaştım.
Komşu komşuya tahammül edemiyor, üst kattaki gürültüde sınır tanımıyor. Akrabalık ilişkileri bitmiş. Selamlaşmalar tedavülden kalkmış, kıraathanelerde sohbet eşliğinde içilen çaylar menfaat var ise içilir olmuş. Menfaat bitince muhabbetlerde bitermiş ya hani, çıkar yok ise selam ve muhabbet kalmamış. Trafikte tahammül bitmiş, yol vermek bir yana araç kornalarına küfür ve argo sözler monta edilse, sokaklar küfür eden arabalarla dolup taşacak. (Sakın bunu icat etmeyin).
Sevgiler sahte olmuş, sosyal medyalar riyakar insanlar ile dolmuş. Hasetlik, fesatlık çekememezlik günümüzün hastalığı olmuş. İnsan nesli çoğaldıkça insanlar yalnızlaşmaya başladı. Değerlerimizi ve kıymetlerimiz yitirdik, kaybettik. Bu insanlık nereye gidiyor?
İnsan insana şifa olmalı, gülüşüyle, duruşuyla, saygısıyla, varlığıyla, insan oluşuyla şifa olmalı. Örf ve adetler ile saygısıyla şifa olmalı. İnsan anlayışlı olmasıyla, amasız fakatsız, lâkin siz sevmesiyle şifa olmalı. İnsan insana dert olmamalı, keder olmamalı. İnsan insanın derdini, yükünü almalı, yük olmamalı. Eşrefi mahluk Allah için sevmeli. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın…