Sokaktaydım…
Politika Kasabası; serinlik rahatlığından uzak bir ayaz titremesi içindeydi…
Siyaset Bulvarı; derinlikten uzak sığ bir natuklar kükremesi içindeydi…
En iyisi Millet Bahçesidir diyerek yürüdüm…
***
Kasaba hareketli mi hareketliydi…
Caddelerde, sokaklarda bırakın otomobili insan park edecek yer yoktu!
Siyaset taciri memnun; işler bereketli mi bereketliydi!
Bahçeye varam derken söylendim;
Siyasinin kimisi aday olup gülüyor
Kimi direkten dönüp orda huzur buluyor
Haset olan kimisi sanırsın ki ölüyor
Seçim süreci böyle hal ve gidiş dönemi
***
Bahçeyi dolduran ahali siyasilerin aksine farklı bir kevn ü mekanda yaşıyordu sanki!
Biri diğerine seslendi:
- Duydun mu?
- Neyi?
- Taa Kızıldeniz’den Ege’ye gelen balon balığı Marmara’ya doğru yol alıyomuş…
- Yav, o balık zehirli deel mi?
- He, zehirli. Hemi de tüm balıkları yiyomuş…
Diyeceği tükenen biri, diğerinin kafasını karıştırdı:
- Gardaşım siyasetçiler de balon balığı gibi!
- …!
- Baksene, birbirini yiyolar!
- Dooru vallaha!
Yurdumun insanları siyasetin ehlidir
Ayak oyunu bilmez üç kağıdın cehlidir
Söz konusu vatansa her bir işin dahlidir
Kulak asmaz görünür şamar vurur yerinde
***
Vatandaşın nabzını tutanlar, kendi nabzından bihaber olunca, oy peşine düşenler ile düşünde hedefe koşanlar ayrışıyor…
Siyaset yazan biri olarak siyaset yapanlara kendimi anlatmam gerekirse lafı uzatmam:
Hırkalı bunca lafı kime, niye edersin
Saftoriksin, gel diyen kimse ona gidersin
Tek kişilik sürüsün kendi kendin güdersin
Siyasetin gereği, ereğine aykırı
Vesselam…