Zeynep Gül TÜMER-Nuri Bektaş Anadolu Lisesi
12/B sınıfı Öğrencisi
HAMLET
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.” William Shakespeare’ın Hamlet adlı eserinde yer alan, hayatın günlük akışında bile her an her yerde duyabileceğimiz, kullanımı yaygın hale gelmiş repliğidir. Birbiri içerisine girmiş, trajedilerle yüklü bir kitap olmasına karşın içinde birçok anlamı bir arada barındıran replikler ile doludur. Kahramanımız Prens Hamlet’in, babasını öldürdükten sonra tahta geçip annesi ile evlenen amcası Claudius’tan aldığı muhteşem intikamın anlatıldığı kitap, okurlarına; kahır, dram, hiddet, ihanet, ahlaksızlık, cinnet hali gibi kavramları fazlasıyla hissettirir. Entrikalar heyecanlı geliyorsa bir solukta okunabilecek bir eser diyebilirim.
Edebi açıdan birçok araştırmaya tabi tutulan oyunumuzun tam olarak hangi yılda yazıldığı bilinmemekle birlikte üç farklı versiyonu günümüze kadar ulaşabilmiştir. Hamlet, Shakespeare’in en uzun oyunudur. Oyunun hüzünlü ve aynı zamanda derin anlamlar içeren yapısı yüzyıllardır tartışmalara konu olmuştur.
Özellikle Prens Hamlet’in bilinçaltı çok kez uzmanlar tarafından tahlil edilmeye çalışılmıştır. Böylesine vahim bir olay ile karşılaşıp verdiği tepkiler ve almış olduğu intikam, tahlillerinin ana konusu olmuştur. Hamlet ait olduğu ulusun edebiyat tarihinin en güçlü trajedilerinden biri olarak bilinir. Yani melankoli yüklü bu trajedik eser döneme fazlasıyla damgasını vurmuştur.
‘...sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?’
Etkilenmemek elde değil. Bunca trajedi ne anlamlar doğurmuş. Acılar, ihanetler ve intikam ateşi...Birkaç söz öbeğini nasıl da anlamlı kılmış? Biz bu derin anlamları yürekten hissediyorsak şüphesiz sevgili yazar William Shakespeare’in güzel yüreğinden dökülen sözler olmasından ötürüdür. Yaşamda karşımıza çıkan amansız engeller karşısında pes edip vazgeçmişlik duygusuna bürünmeyi de anlatır, o engelleri bir bir aşıp hayatı anlamlı ve yaşanılabilir bir yer haline getirmeye çalışmayı da aynı anda sezdirir. Zıt iki fikir ve davranışın güzel uyumundan da derin anlamlar doğmuş olur bir nevi.
Bana kalırsa bu trajedi bu oyun bu karakterler okuyanın ruhunu bereketlendiriyor. Aksi olsaydı ne Shakespeare bu denli sevilirdi ne de oyundaki karakterler böylesine benimsenirdi. Ben de metnimi bu güzel yürekten dökülen derin sözlerle sonlandırmak istiyorum: “İnsan sevdikçe güzelleşir,güzelleşince de bir pırıltı verir dünyaya kendinden. Sevdiği yok olup gitse bile.”
Sevmek, sevilmek ve güzelleşmek ümidiyle.