Savaşlar, tarih boyunca dünyaya keder ve yıkım getirdi. Ancak insanların ve ülkelerin maddi ve manevi sınırlarının test edildiği böylesi kriz dönemleri, bilimsel atılımların da hız kazanmasına da yol açtı.
Savaşlar, tarih boyunca dünyaya keder ve yıkım getirdi. Ancak insanların ve ülkelerin maddi ve manevi sınırlarının test edildiği böylesi kriz dönemleri, bilimsel atılımların da hız kazanmasına da yol açtı. Kan naklinden rekonstrüktif cerrahiye, protezlerden yeni nesil tedavilere kadar bugün kullandığımız birçok teknoloji savaş dönemlerinde filizlendi.
Radyolojinin temelleri ve ilk röntgen hakkında hepimiz az çok bilgi sahibi olsak da savaşlardaki ilk kullanımının bu topraklarda gerçekleştiğini bilmeyenlerimiz vardır diye düşünüyorum.
İki yazıdan oluşacak olan bu yazı dizisinde, Türkiye’de radyolojinin kuruluşunda önemli bir rol oynayan Dr. Esad Feyzi’den ve “Radyolojiyi Savaş Meydanına Taşıyan Savaş”tan bahsetmek istiyorum. Tahmin ettiğiniz üzere yazının ilk bölümünde Dr. Esad Feyzi ve kahraman ekip arkadaşlarından, işlerine duydukları heyecandan, aşktan bahsedeceğim.
Röntgenin isim babası Wilhelm Röntgen, 1890’lı yıllarda bir çok araştırmacı gibi “Crookes tüpü” ile çalışmalar yapıyordu. Tüpün siyah bir karton ile kaplı olduğunda bile 2 metre uzaktaki bir baryum platinosiyanid sarılı kağıtta parlamaya yol açtığını fark etti ve “X ışını” adını verdiği yeni bir ışını tanımladı. O an farkında olmasa da birçok bilim dalında çığır açacak bir buluşa imza attı. 28 Aralık 1895’de bu önemli keşfini resmi olarak duyurdu.
X ışınlarının keşfinden sadece birkaç ay sonra, Osmanlı Devleti’nde de röntgen cihazı yapılarak kullanılmaya başlandı. 1896 yılında “La Semaine Médicale” adlı Fransız tıp dergisinde X ışınları üzerine hazırlanan detaylı yazıyı okuyan tıbbiye son sınıf öğrencisi Esad Feyzi ve Rıfat Osman, Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane fizik laboratuvarında, Crookes Gazlı Katod Işını Tüpü ve Ruhmkorft Bobini ile laboratuvarda yaptıkları pilleri kullanarak “Yabancı Cisimler Cihazı” olarak adlandırdıkları basit bir röntgen cihazı yaptılar.
O dönemde Askeri Tıbbiye Mektebi’nin, adli tıp ve halk sağlığı analizlerinin yapıldığı kimya laboratuvarında talebe asistanı olarak görev yapan Prof. Dr. Akil Muhtar Özden de bu olaya bizzat şahitlik eder. Esad Feyzi, fizik laboratuvarında talebe asistanı olarak görev yapıyordu. Bir gün heyecanla kimya laboratuvarına gider ve hocalarına “Aman Efendim, fizik Laboratuvarında iyi bir Crookes tüpü ile güzel bir Rhumkoff bobini duruyor. Sizde kuvvetli bir elektrik pili bataryası var. Müsaade ederseniz bu reyonu (ışını) burada yapalım.” der. Teklifi hemen kabul edilir. Kimya laboratuvarının küçük bir odasında cihaz hazırlanır. İşlemler bittiğinde denenir ve başarıyla görüntü elde edilebildiği görülünce bu genç tıbbiyeliler heyecandan kendilerini kaybederler.
Yani demem o ki X ışınlarının keşfinden sadece birkaç ay sonra İstanbul’da ilk tıbbi radyolojik görüntülemeyi, 22 yaşında bir tıbbiyeli başarmıştır. O genç tıbbiyelinin diğer başarılarına da bir sonraki yazımda değineceğim.