Bir hayal düşünün… Gölgeyle başlar, ışıkla can bulur.
Bir perde düşünün… Üzerinden yüzyıllar geçmiş ama hâlâ bir çocuğun kahkahasıyla yeniden parlar.
İşte tam da böyle bir düşle başladı Hadi Poyrazoğlu’nun adıyla anılan o güzel yolculuk. Ve bugün, o hayal artık dördüncü yılında, büyümeye, çoğalmaya, sınırları aşmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz gün Ankara’da kapılarını açan 4. Uluslararası Hadi Poyrazoğlu Kukla ve Karagöz Festivali, sadece bir sanat etkinliği değil; aynı zamanda bir kültür seferberliği… Gölge oyunlarının büyüsüne tanık olanlar bilir, Karagöz ve Hacivat’ın diyaloglarında sadece mizah değil; gelenek, toplum, bilgelik ve tarihten izler vardır. İşte bu festival de o izleri bugüne taşıyor; hem de tüm kuşaklara hitap eden, sıcak, samimi bir dille.
Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Hadi Poyrazoğlu Geleneksel Türk Tiyatrosunu Yaşatma Derneği tarafından düzenlenen festivalin açılışı, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yapıldı. Sadece sanatçılar değil; sanatın ruhuna inanan herkes oradaydı. Açılışta Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’nın “Geç kaldık ama şimdi daha hızlı koşmalıyız” cümlesi yankılandı salonda. Ne kadar da doğru bir tespit... Bizler, özümüzü tanıtmakta, kültürel değerlerimizi dünyaya anlatmakta ne yazık ki, geç kalmış olabiliriz. Ama bu çaba, bu festival, bu gayret; hızla açılan bir telafi perdesi gibi…Ne mutlu...
Festival sadece Ankara ile sınırlı kalmıyor. İstanbul, Azerbaycan, Özbekistan ve KKTC gibi farklı kültür coğrafyalarına da uzanarak Karagöz’ün sesini daha geniş kitlelere ulaştırıyor. Yani bu yolculuk, sadece yerel değil; evrensel bir çağrı niteliğinde: “Biz buradayız, kültürümüz yaşıyor, yaşatılacak!”
Ve elbette, bu yolculuğun mimarlarından biri olan Şafak Poyrazoğlu’nun “2022’de bir hayalle başladık” demesi çok kıymetli. Çünkü her şey gerçekten de bir hayalle başlar. Bu projeyi büyütmek için gece gündüz demeden çalışan Şafak Poyrazoğlu ve Proje Koordinatörü Sanem Arıkan’ın azmi, festivalin başarısının ardındaki en önemli güçlerden. Onlar, sadece geleneksel Türk tiyatrosunun mirasını yaşatmakla kalmadılar, aynı zamanda bu kültürü dünyaya taşımak için büyük bir özveriyle çalıştılar. Şafak Poyrazoğlu’nun liderliğinde, her detayda sanata olan tutkularını ve emeğe duydukları saygıyı görmek mümkün. Sanem Arıkan ise bu projenin her aşamasında titizlikle emek verdi, festivali bir hayalden gerçeğe dönüştürmek için yılmadan çalıştı. Bu iki ismin çabaları, festivalin her yıl büyüyerek ve güçlenerek devam etmesinin teminatı oldu.
Festivalin proje koordinatörü Sanem Arıkan’ın sözleri de çok anlamlıydı: “Sanata hizmet etmek ve Hadi Poyrazoğlu’nun adını yaşatmak.”
Sanata hizmet etmek, sadece sahne kurmak, oyun oynamak değildir. Bir çocuğun yüzünde gülümsemeye, bir yaşlının gözünde hatıraya, bir gencin ruhunda meraka dokunabilmektir. Bu festival bunu başarıyor. Hem de içten, sevgiyle, gelenekten güç alarak…
Ve bu kültür yürüyüşüne yön veren isimlerden biri de, Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi oldu. Açılışta yaptığı konuşmada, “Gelenek ve göreneklerimizi koruyup gelecek kuşaklara aktarmak için var gücümüzle çalışıyoruz,” diyerek bu misyonun altını çizdi.
Sayın Terzi, kültürümüzün taşıyıcı unsurlarına büyük bir duyarlılıkla yaklaşan, geleneksel sanatlara kalıcı değerler kazandırmaya çalışan bir isim. Onun vizyonu; Karagöz’den meddaha, halk oyunlarından sözlü kültür mirasına uzanan geniş bir yelpazeyi, sadece korumakla kalmayıp, yaşatmak ve çağdaş dünyaya taşımak üzerine kurulu. Böyle bir anlayışla yürütülen her çalışma, kültürel sürdürülebilirliğin ne kadar yaşamsal olduğunu bize yeniden hatırlatıyor.
Selim Bey’i, kültür ve sanatımıza sunduğu katkılar nedeniyle her zaman takdire şayan buluyorum. Gelenekten beslenen, geleceğe yön veren böyle isimlerin kıymeti, sadece bugüne değil, yarına da ilham veriyor.
Ve tabii ki gecenin en güzel anlarından biri: Yönetmen Ezel Akay ile halk bilimci ve yazar Nail Tan’a verilen “Hadi Poyrazoğlu Onur Ödülleri”… Sanata yıllarını vermiş isimlere bu şekilde saygı göstermek, aslında bize düşen en kıymetli vefa örneklerinden biri.
Bu özel gecede bir başka anlamlı onur plaketi de festivalin medya sponsorluğunu üstlenen Redaktör Haber’e verildi. Redaktör Haber’in sanata ve kültüre olan duyarlılığı, festivale sağladığı katkıyla takdir topladı. Plaketi teslim alan Redaktör Haber İmtiyaz Sahibi İbrahim Gökdemir, ödülü ekibine ithaf ederek, “Bu başarı kolektif bir emeğin ürünü” mesajını verdi. Sanatın sesi olmak, onu daha geniş kitlelerle buluşturmak işte tam da böyle sorumlulukla mümkün oluyor.
Bu festival, sadece sahnedeki kuklaların değil; geçmişin, kültürün, emeğin, inancın ve sevdanın da perde arkasından sahneye taşmasıdır.
Karagöz ve Hacivat hâlâ konuşuyorsa, hâlâ güldürebiliyorsa, düşündürebiliyorsa; işte bu tür festivaller sayesindedir.
Ve biz seyirciler, sadece izlemiyoruz aslında… Kendi kültürümüzün bir parçasını hatırlıyor, onu sahipleniyoruz.
Mukadder ben; eğer bir yerde Karagöz perde dediyse, orada sadece bir oyun başlamaz. Orada bir kültür yeniden can bulur. Ve biz o perdenin önünde olduğumuz sürece, bu miras hep yaşayacak diye düşünen...
Sevgilerimle...