O filmlerde gördüğümüz mahalle bakkallarının son temsilcilerindendi Bakkal Bahattin abi. Baktı Haymana’da “bakkal” işi hiç iyi yere gitmiyor, o bakkalını kapatmadı ama kendisi terk etti buraları.
Çok sevip saydığım, muhabbetini zevkle dinlediğim, tam bir esnaf, tam bir mahalle bakkalıydı Bahattin Abi.
Belkide son veresiye defteri onun çekmecesinde kalmıştır. Son radyo onun bakkalında çalardı. Son teneke kutuda açık gofret, bisküvi onun küçük işletmesinde bir yerlerde hala duruyordur.
Belki o saatlerde hiç müşteri gelmese bile sabah namazından hemen sonra açılan Haymana’nın nadir esnaf dükkanlarından birisiydi. Hoş sohbetlikte de nadir insanlardan birisiydi kendisi.
O sabah dükkanı erken açmayla ilgili bir anısını anlatmıştı bana. Bu anı bir anlamda traji komikte olsa bir Haymana gerçeği, profiliydi sanki.
“Bakkallığa yeni başladığım zamanlardı” diye söze başlamıştı anısında Bahattin Abi. Yeni hevesle erkenden açıyorum. Gel zaman git zaman sağdan soldan kulağıma dedikodular gelmeye başladı. “Ulaaa şuna bak la. Hiç uyumuyor şu Bakkal Bahattin. Zabahın köründe açıyor dükkanı. Sanki ne olacasa…” diyorlardı benim için.
Bu laflar kulağıma gelince birkaç gün geç açayım dedim.
Bu defa başka dedikodu dolanmaya başladı benim için. “Bak bak bak Bahattin’e. Gayrı dükkanı açmaya da tenezzül etmiyor. Doydu tabii, zenginledi, keyif adamı oldu..” dediler.
Neyse ben yine her zamanki açış saatime döndüm. Birkaç gün sonra geldi birkaçı dükkana. “La Bahattin, bak seninle esnaflığa başlayanların hepsi ev sahibi oldu. Sen niye bir ev alıpta başını sokamadın daha..” demeye başladır.
Gel zaman git zaman borç harç bir ev aldım. Durur mu dedikodu fabrikaları başladılar bir kez daha fesatlanmaya. “Ula Bakkal Bahattin’e bak ula.. Güççücük dükkanla ev sahabı oldu la. Bak hele bak Bahattin’e…”
“O günden sonra kim ne derse desin ben bildiğimi yapmaya, kendime göre hareket etmeye başladım. Haymana’da herkesi dinlersen feleğin şaşar. Bu da sana ders olsun Yavuz…”
Muazzam bir hatıraydı benim için. Bakkal Bahattin Abi, bir Haymana gerçeğine bizzat yaşayarak tanık olmuş, ışık tutmuştu. Biz “Elalem ne der?..” mantığına rest çekmediğimiz sürece, onun boyunduruğu altından kurtulmadığımız sürece ne kişisel gelişimimizi tamamlarız ne de toplumsal.
Benim gözümde son mahalle bakkallarından birisi, çok iyi bir ağabey, gerçek bir esnaf, ekmeği yenir suyu içilir bir komşumuzdu Bahattin Abi. Polatlı Caddesi esnaflarının sembol isimlerindendi kendisi.
O da bu dünyanın kepenklerini indirdi gitti. Küçük dünyası olan bakkalındaki radyosu sustu, çocukluğumun hatıraları teneke kutuda kaymaklı bisküvileri, gofretleri öksüz kaldı, hem de yetim. Onunla birlikte aslında o mahallede, o caddede bir değer daha sonsuzluğa uğurlandı. Mekanın cennet olsun Bahattin Abi. Öte tarafta da “Bahattin’e bak la.. cennete nasıl gitti bu?” diyenler olur. Sen aldırma onlara. Çıkar keyfini. Kim hangi tarafta olacak, ben çok iyi biliyorum…