Polat Alemdar üç numaralı bakışıyla kaykılarak ilerliyor, yanında Memati ve Abdulhey ile tüm aleme racon kesiyor, akabinde beylik laflar ede ede tüm yeraltı camiasına meydan okuyordu.Televizyonda bunları soluksuz izleyen ahali çitlediği çekirdeği yutkunurken “Vay be” diyordu. “Şu Polat’a bak. Memlekette ne yiğitler var.”
Bu dediklerim yaklaşık 20 sene önceydi. Bugünlerde ise bu defa başka Polat’lar türedi. Bu Polat’lar racon kesmiyordu ama, orasını burasını sallayarak, şatafatlı hayatlarını gözümüzün içine soka soka “Enerciii..”lerini taa damarlarımıza zerk ediyorlardı.
Bu defa çekirdeği çitleyenler “Vay be” diyordu “Elalemde ne para var, nasıl hayatlar yaşıyorlar: Hanım ver şu çekirdekten bir avuç daha, biz de sefamızı sürelim”
Yıllar önce bir mafya dizisi milleti hayal aleminde gezdiriyor, konuşturuyor, yeni yetmeleri gazlıyor, özendiriyor, ahaliyi ise başka şeyle meşgul etmemek için narkozlayıp uyutuyordu.
Oysa o günlerde memleketimde bambaşka şeyler oluyordu. Ama varsa yoksa Polat Alemdar, varsa yoksa “Racon kesmiyoruz, kafa kesiyoruz” repliği ile kafa ütülemeler.
Bugünlerdeki Polat’lar ise “Elalem nasıl yaşıyor”u seyretttirip, ya da “Cambaza bak”ın son sürümünü güncelleyip servis ediyorlar.
Polat’lar kara para aklıyormuş. Peki bunlar aklıyor da, parayı aklatanlar nerede, kim ya da kimler, hangi kalantor şirketler? Niye konuşulan, tutuklanan, görüntülenen hep tek taraf? Pişti oynarken bile birde masanın diğer ucundaki vardır. O ya da onlar kim?
7 bin 500 TL ile yerlerde sürünen emekli geçim derdini unutmuş, Dilan Polat’ı konuşuyor.
Sayısı bilinmeyen sığınmacılarla geleceğinin akıbetini bilemeyen vatandaş, “Ne olacak bu tiktokçuların hali?” diye soruyor.
Her öğün çay simit yese yinede ay sonunu getiremeyecek şahsiyet “Yazık la...” diye hayıflanıyor.
Bebesinin bezini 6 taksitle kredi kartından alan mubarek zat “Bebelerinin piskolocisi bozulacak şinci” diye kaygılanıyor.
İşte memleket meseleleri böylece başbaşka konulara evriliveriyor. Ne zaman birşeyler sorgulanmaya başlasa, bir “Polat” yetişiveriyor, bol ninnili masal dünyamıza. İnsanlığın ilk tarihinden itibaren örgütlü azınlık, örgütsüz çoğunluğu sömürür. Semirenler, onları besleyenleri önce hipnotize sonra kul köle eder. Ve kimse bu durumdan şikayetçi değildir. Çünkü sistem bunu tamponlamaya programlıdır.
Minnacık Haymana’da bile bu durum değişmez aslında. Namlı tefeciler, emek istismarcıları, kendisini harikulade pazarlayan dürüstlük abideleri vardır. Herkes bilir tanır aslında onları. Ama para onlardadır ve örter tüm kirleri. O örtünün kısa kaldığı yerde, dincilikle, şovla, söylemle, reklamla uzatırlar o herşeye kadir paravanı.
Uzaktan bakanlar, bu bol proteinli kişilerden bir şekilde beslenip nemalananlar.. ilk onlar toz kondurmaz falsolarında. Sonra akbabalar üşüşünce onlarda et koparmaya başlar leşlerden. Hem o kabadayılardan, hem son görmemiş zenginlerden bizde de çok aslında. Hem ülke, hem de ilçe olarak ne zaman bunlara “Dur bakalım...” deyip, yaltaklanmadan, yılışmadan yüzüne ayıbını vurduğumuzda kurtuluruz ızdıraplarımızdan.
Yoksa “Cambaza bak”lar devam eder gider. Biz yukarı bakarken aşada dönen dolaplardan haberimiz bile olmaz. Ondan sonra “Memleket bitti, Haymanaya ne oldu” plağını çevirip çevirip dinleriz. Hele oynaksa hava, bir de kıvırtırız bile...