Her turizm şehri ile ilgili bilgi edinmek istediğinizde internette klasik olarak bazı bilgiler yer alır.
“Şuraya giderseniz, şu yerleri kesin görün, şunlardan yiyin ve gelirken şunları alın” diye. Bu dediklerim elbette Haymana içinde geçerli.
“Haymana’ya gidin, Gavur Kalesini, Mangaldağını, mağaralarını vs. görün, hamamına girin. Kürt Pilavı, höşmerim yiyin, koruk suyu için vs vs”.
Peki dönerken ne alacaklar? Bu dönüş hikayesinde büyük bir soru işareti var. Hadi diyelim sucuk, et falan alsınlar. Peki bir oturuşta bunları afiyetle yediler, geriye Haymana’yı hatırlatacak ne kalıyor? Hiçbir şey.
Daha öncede dile getirmiştim; bizim tüm bunları bir noktada toplayacak “Haymana Kültür Evi”ne ihtiyacımız var.
Sayın Kaymakamımızın bu konuya önem vereceğiniz bilerek bir kez daha dile getirmeyi uygun buluyorum.
Haymana Kültür Evi... Birkaç odadan oluşacak bir mütevazi bir mekan. Bir odası Haymana yemeklerinin yapıldığı bir yer. Bir kaç kadın oturacak, masum dedikoduları ile beraber kimi Kürt Pilavı yapacak, kimi gözleme açacak, kimi höşmerim yapacak, kimisi de çiğbörek falan. İçecek olarak kışında olsa koyun yoğurdundan yapılmış ayran ve koruk suyu. Gelişen teknoloji ile koyun yoğurdunu ve koruk üzümünü 12 ay muhafaza etmek mümkün.
Haymana’ya gelen misafir, ya da kalan banyocu, memur ve hatta herkes. Hergün buradan yiyip içebilir. “Gel bir Kürt Pilavı yiyelim” diye kapı kapı dolaşılmayacak yani.
Mekanının finansmanını ilk etapta kaymakamlık, belediye ve STÖ’lerin oluşturacağı bir fon karşılayabilir. Zaten belli bir süre sonra döner sermayesi kendi kendini çevirecektir.
Bir başka odada Haymana tarihi yerleri ve mekanlarını sergileyecek bir mekan. Hani bazı yerlede gördüğünüz ülkenin en önemli yapılarının mini bir şekilde yapılıp sergilendiği eserler. Gavur Kalesi, Atatürk Evi, Yenice Mağaraları gibi mekanların minik versiyonları. “İşte Haymana’da bunlar var. Bakın gidin aslını görün inceleyin. Gidiş-dönüş istikameti şu” tarzında tanıtım odası.
Bir başka oda ki burası bence en önemlisi “Haymana Hatırası” bölümü. İnsanlar Haymana’dan ayrılırken kalıcı bir hatıra götürmek isterler. Magnet, biblo, takı, el işi vs.. Ama elbette Haymana’ya özgü, tamamen ilçemizi yansıtan bir küçük eser. Bunun için Halk Eğitimde kullanılabilir. Halk eğitimde üretilir, burada sergilenir ve pazarlanır.
Tüm bunları özel işletme asla yapmaz. Çünkü özel işletmeler kar amacı güttükleri için getiri, götürü hesabını daha fazla yaparlar. O nedenle bu işin öncüsü, kurucusu ve işletmecisi belli bir sürede olsa kaymakamlık veya belediye olmak zorunda.
“Dünyaca ünlü sıcak suyumuz var, Kurtuluş Savaşında Son Kaleyiz, şöyle pilavımız, damak çatlatan yoğurdumuz, etimiz var” derken ağzımız dolu dolu konuşuyoruz. Lakin iş bunu somutlaştırmaya gelince elimizde birşey yok.
“Haymana Kültür Evi” konusu bence vakit geçirilmeden, savsaklanmadan, ötelenmeden bir an önce hayata geçirilmesi gereken bir projedir.
Hem özellikle kadınlara istihdam, hem tanıtım hem de şehrin pozitif gelişimi açısından bir yerlere not alınmalı.
Bir şehri kalkındırmak önce onu tanımakla, sonra en iyi şekilde tanıtmakla olur. Bundan gayrısı boş felsefedir. Ve o “boş yapmaya” hevesli ne kadar çok insan var, tahmin bile edemezsiniz...