Saray yavrusu evinde ve puf yatağında gerine gerine “Evde kal Türkiye” diyen Hülya Avşar’ı gördükten sonra işin ciddiyetini daha iyi anladım. Hülya Avşar “evde kal” diyorsa elbet bir bildiği vardır. Gariban Avşar kızı, evde şimdi kuru ekmek, soğan yiyecek ve memleketin selameti için evinde kalacak. Yazık la..
Sadece Avşar kızı mı? Dubleks veya tripleks özel havuzlu villasında tıka basa yiyecekle dolu birçok sanatçı denilen zatlar da mesajlarını veriyorlar; “amannn.. evde kalın.” Valla ev sizinki gibi olsa değil birkaç hafta evde kalmak, kış uykusuna bile yatarız ama, bizim arkamızdan “Ekmeeek, aş, iş..” diye ayı bağırıyor.
Peki Avşar veya onun gibi tuzu kuruların “meşaşını” siz de aldınız mı? 13 milyonu asgari ücretle geçinen Türkiye, siz niye hala dışarıdasınız lan? Ya da bir umut dükkanını açan esnaf; sizin bunlardan ne eksiğiniz var da hala dükkan açma derdindesiniz?
Elinde avucunda ne varsa milletine vermesi gereken devlet, şimdi halkına kampanyayla “cepte ne kaldıysa ver” diyor. Efendim bağış gönüllüymüş. İsteyen versin isteyen vermesin miş.
Bakın millet yeri geldiğinde ekmeğini ikiye bölmekten gocunmaz. Bu defa da “pamuk eller cebe” denmesine dendi ama halk kampanyaya mesafeli. Sanki halk ile hükümet arasında bir güven sorunu var. O nedenle millet “Tamam verelim ama bu paralar nereye gidebilir” diye kendi kendine soruyor.
Çünkü işçiden kesilen işsizlik ödeneğinin akıbeti ile ilgili soru işaretleri var kafalarda. Kızılay’a yapılan bağışlarla ilgili bir dolu dedikodu dolandı. Ülkenin “Kefen Parası” ihtiyat akçesi hazineye aktarıldı, onun da akıbeti karışık. Birçok vakıf veya derneklere aktarılan paralar, hatta “Şu zamanda ne gereği vardı?” denilen Kanal İstanbul’un ihalesi bile milletin cebindeki akrebi tetikledi. Kısacası millette bağışın tam yerinde kullanıp kullanılmayacağı ile ilgili şüpheler var.
Hatta Ankara veya İstanbul gibi belediyelerin, hatta hatta Haluk Levent gibi sanatçıların kampanyalarına biraz daha gönüllüler. İnanmayan sosyal medyadaki yorum veya takiplere baksın. Belediyelerin kampanyalarına getirilen bloke ile “benim kampanyam seninkini döver’e dönüştü iş. Özellikle Mansur Yavaş’a karşı son günlerde halkta müthiş bir güven var. Ve onun topladığı paraların direk halka yansıyacağına güvende o derece fazla. Belediyelere konan bloke, halkın gönül blokelerini onlara daha fazla açıyor, haberiniz olsun. Oysa bu işler belediye-devlet işbirliği ile yapılsa daha şık olmaz mı? İlla bir ayrışma yapılacak. Ceremesini de halk çekecek.
Diyeceğim o ki Haymana esnafına ekmek virüsü “evinde kal” ile günler öncesinden bulaştı. Dükkanı açan bir pişman, açmayan bin. “Evde kalalım da taş mı yiyelim’e öyle uzun vadeli, düşük faizli kredilerle deva olunmuyor. Esnaf 1 ay kepenk kapatsa 1 sene belini doğrultamaz. SGK primlerinde af veya öteleme bekleyen esnaf, bu ay indirimi bile kaldırılmış olarak yatırdı. Vergisini mecburen vura kıra ödedi. İyi de gelecek günlerin ne getireceği belirsiz. Bomboş sokaklarla dertlenen esnafın efkarını dağıtacak adımlar atılmadıktan sonra, hayat ne eve sığar ne sokaklara. Virüs affetse bile züğürtlükten telef olacak esnaf.
Bakın dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Kongo'da, koronavirüs nedeniyle "evde kalın" çağrısı yapılan halkın elektrik ve su faturalarını devlet ödeyecekmiş. Hani bir zamanlar diyorduk ya; “Almanya bizi kıskanıyor” diye. Valla şu anda biz Kongo’yu kıskanmaya başladık sanki.
HAFTANIN HABERİ; Çin de virüs için aşı çalışmalarında kullanılan 4 fare, deneyden bir sonuç alınamayınca akşam yemeğinde haşlama yapılarak yendi.