Son iki aydır yediğimiz içtiğimiz yattığımız kalktığımız, afedersiniz çişimize kadar virüs oldu. Salgın bittiğinde ne konuşacağız veya biz eskiden neler konuşuyormuşuz, valla unuttuk gitti.
Kadınlarımız bugün kısır günleri yapsa dedikodu bile virüs kısır döngüsünde geçecek. Karşı komşunun ne kadar pis olduğunu veya bir başka komşu kızının fingirdekliği falan değil, virüsü konuşacağız.
Erkekler tekrar kahvede toplanınca da yine virüs muhabbeti yapılacak. AKP’nin bu süreçte yaptıkları veya yapmadıkları, CeHaPe’nin muhalefeti falan değil, bildiğimiz covid konuşulacak. Bundan önce okey veya pişti oynarken ne konuşuyormuşuz ki? Bu virüs muhabbeti bizi bir süre götürür. Ha.. bu arada hayat devam edecek. Ölen ölecek kalan sağlar bizimdir. Öleni birkaç cemaatle, hele hastalıktan öleni kireç ve maskeli gömdükten sonra olay bitecek.
Peki ya hastalığa hiç ölmeyecekmiş gibi direnen ve sağ kalanlar için ileride plan program neden yok? Sanki salgından önce İsviçre gibi bir hayatımız vardı da her şey on numara yürüyecekmiş gibi fena saldık kendimizi.
Misal bu arada berbat sokak araları neden yapılmaz. Ya da caddeler neden asfaltlanmaz, köy yollarına neden el atılmaz. Aslında yetkileri için bir can simidi oldu bu virüs. Amerikan filmlerindeki gibi “Kahrolası Federaller”den “Çalışacağız ama ahhh… bu lanet olası virüs” deyip yan gelip yatmalar da gözlerden kaçmıyor değil hani.
Sahi bu sokaklar bahar geldi geçti, yaz burnunu gösterdi neden yapılmıyor? Büyükşehir keza öyle. Hatta belediye boşa çıkan işçilerini gayet güzel kullanabilir bu iş için. Hem onlara iş yaratılmış olur, hem de vatandaşın “Tozdan, çamurdan bıktık, arabalarımız perte döndü” serzenişlerinin önü alınır. Hazır sokağa çıkma yasaklarının bol olduğu günlerde, şu iş aradan çıkarılamaz mı?
Yine virüsten önce “Hamamlarımız ve suyumuz varya… bu virüsü aldığı gibi sırtını yere vurur” diye cümbür cemaat sevindirik olduğumuz, ancak şak diye kapatılan hamamlarımız elden geçirilebilir. Bakın yerli-yabancı banyocu hamamlarımızdan memnun değil. Hem hijyeninden, hem temizliğinden hem de dizaynından şikayet çok. Ben salgından sonra hamamlara ilginin patlama yapacağını düşünüyorum. Millet kirden bitlenecek kıvama geldi. Hamam sevdalıları kurdeşen döktü. Bir an önce “açılsa da koşsak” diye şafak sayan askerler gibi sabırsızlar. Hem içimizden, hem de dışarıdan “ne zaman açılacak?” diye soran sorana. Bu arada şu hamamlara tepeden tırnağa bir bakım ve değişim şimdi yapılmayacakta, ne zaman yapılacak?
Başkan Turgut reklam için takım elbiseyle havuza girdiğinde tüm delişmen yorumlara rağmen en çok ben destekledim başkanı. Çünkü tüm Türkiye’nin bir hafta konuştuğu ve hedefini 12’den vuran bir reklam olmuştu. Ancak reklam yapmak ve elindeki cevheri değerlendirmek, kimsenin kulp bulamayacağı tesis ile olur. O zaman gönül rahatlığıyla “Buyurun gelin, ne kadar modern ve yenilikçiyiz görün” dersin. Gelen hayran olur, ailecek severek gelirler. Takım elbise amacına ulaştı ve reklamın babası yapıldı. Bundan sonra peştemalli ve bornozlu vatandaşa yatırım yapmak gerekir.
Milleti keselenmeye çağırmak içinde kesenin ağzını açmak lazım. Elzem bazı işlere virüs bahane olmamalı. Yarın virüs bittiğinde bu konular konuşulacak, haberiniz olsun. Hatta şimdiden konuşulmaya başlandı bile, ama ağızlardaki maskeden anlaşılmıyor.
HAFTANIN SÖZÜ; "Doğumundan sonra ismine, milliyetine ve dinine karar verirler. Ve tüm ömrün kendinin seçmediği şeyleri savunmakla geçer”