Türk siyasi tarihi için 1938 yılı çok trajik bir yıl olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım günü hayatını kaybetmiştir. Ülkeyi çok derinden etkileyen bu kayıp aynı zamanda dünyayı da etkileyen bir hadise olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi, 14-15. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) Hanım 1956 yılına değin yaşadı.
Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli rol oynayan Atatürk 57 yıllık kısa ömrüne birçok başarılar sığdırmıştır. Yıkılmakta olan ve toprak bütünlüğü bölüştürülen bir imparatorluktan yepyeni ve çağdaş bir devlet ortaya çıkaran ve fikirleri ile tarihe yön veren Atatürk, Türk milletinin kalbinde ebedîleşmiştir. İlk Cumhurbaşkanı olan Atatürk’ün mücadelesi, uyguladığı yenilikler ve idealleri dünyanın herhangi bir yerinde sömürülen mazlumlar için de örnek teşkil etmiştir. Bu nedenle bütün dünyada saygın yeri olan Atatürk’ün ölüm haberi büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır.
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz."
"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."
"Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir."
“Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ulus kişisinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için kayıt ve şart yoktur.”
“Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.”
"Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin."
"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"
Bütün hayatı mücadele içinde geçen Atatürk’ün 1937 yılının sonlarına doğru sağlığı bozulmaya başladı, Ocak 1938’de karaciğer yetmezliği daha da belirginleşti. Son günlerini İstanbul’da doktorların gözetiminde geçirdi. 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçe bedenen aramızdan ayrıldı. Ölümü bütün dünyada büyük üzüntü yarattı. 10 Kasım 1953 yılında Anıtkabir’deki ebedi istirahatgahına gömüldü. Saygı ve minnetle ruhun şad olsun paşam. Allaha ısmarladık, hoşça kalın.