Bazen din ve dolayısı ile topluma yön veren imamlarımızın veya din görevlilerimizin çeşitli nedenlerden dolayı tam doğruları anlatmadığı veya anlatamadığından sıkça bahsederim.
İmamlarımızın hiçbir baskı altında kalmadan direk din ve ahlak çerçevesinde gerçekten doğruları anlatmasını talep eder ve maalesef böyle bir şahsa rastlamadığımı söylerdim.
Bir sohbette memleketin birinde böyle bir imamdan ve dobra dobra doğruları dile getirdiği için başından geçenleri bir arkadaşımdan dinledim.
Sadece ahirette hesap vermekten, ama başka kimseden korkmayan bu imamımızın hikayesi ve başından geçenler ilginç geldi bana.
Hocam zamanında birçok camide vaazlar vermiş. Bu vaazlarında kul hakkından, devlet malının israf edilmemesinden, işçi haklarından, emekten, cuma namazlarını kaçırmayıp vergi kaçıranlardan, yeşil takkelerini bir zırh gibi kuşanıp, namazdan sonra tefeyle meşgul olanlardan, kısacası vaazlarında deyim yerindeyse arı kovanına çomaklar sokmuş.
Vay sen misin bunları vaaz eden. Şikayetler, aleyhinde dilekçeler, müfettişler, kulak çekmeler.. derken elbette vaaz vermekten el çektirilmiş. Sürgünler yemiş, hakkında işlemler başlatılmış.
Şaşırdık mı? Tabii ki hayır.
Ahlak olmadan din veya ibadet olmaz. Din de insan hayatındaki temel unsur ahlak üzerine oturmuştur. Ama dini vecibelerini yerine getirdiklerine inananlar kendilerini ahlak terazisinde ağır gelen kefeye koymaktan zerre gocunmuyorlar.
Toplum da buna göz yumuyor. "Namaz kılıyorsa tamamdır, oruç tutuyorsa bitmiştir, hacca gitmişse olmuştur” diye.
Ne demişti Ömer Hayyam; "İçin temiz olmadıktan sonra, Hacı hoca olmuşsun, kaç para! Hırka, tespih, post, seccade güzel: Ama tanrı kanar mı bunlara?"
İşte kulu kandırmakta ilizyon ustalarına taş çıkaranlar, gece gündüz dillerinde Allah olupta hiç huzuruna çıkmayacakmış veya hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanların dünyasında, bir anlamda idealist bir hocamız ne mücadeleler vermiş.
Hocam "Rızkı veren Hüda'dır kula minnet eylemem demiş" ve doğru bildiği yolda yürümeye devam etmiş. Bir gün vaazı yasaklanmış, belkide bugün belki ekmeğinden olmuştur. Bilmiyorum. Ama hocamız kendisine top tüfek hucüm etmelerine rağmen, yılmamış, pes etmemiş.
Hem de bu zamanda. Hem de bazı meslektaşları gibi sırf tepedekilere, sırf yönetenlere, sırf iktidar sahiplerine bir lokma için eğilip bükülenlere inat.
Dini nükleer bir silah gibi kullananların dünyasında sen ne yapmışsın be hocam? Ama “vicdanım çok rahat” diyormuş. “Başımı yastığa koyunca huzurla uyuyorum” diyormuş. Eyvallah hocam. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovsalarda, sizler için onuncu köy hep var olacaktır.
HAFTANIN SÖZÜ: Suçu açığa çıkarmakta suç kabul ediliyorsa, suçlular tarafından yönetiliyorsunuz demektir....
(Edward Snowden)