BOSCH denen zat bir zamanlar “itibarımı kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim” demiş. Sonradan parayı mı, yoksa itibarımı tercih ettiğini bilmiyoruz tabii. BOSCH için boş boş kafa yormaktansa biz işimize bakalım. Ama sözünü de yabana atmayalım.
Haymana nüfus kaybetti, esnaf kaybetti, yerine göre itibar kaybetti, hepsini bir potada erittiğimizde dolayısı ile para da kaybetti. Ama son yıllarda kaybettiği çok önemli bir şey var ki o çok fena işte. Ümidini kaybetti.
Haymana’nın geleceği ile ilgili ümitli değil. Eğitiminden sağlığına, istihdamından sosyal yaşantısına kadar bir karamsarlık havası var. Çocuklarının Haymana’da geleceğinden ümidini kesmiş durumda. Bir çok aile bir bahane ile buralardan gitmenin hesabını yapıyor. “Cehennemin dibine gitsinler” denilemeyeceğine göre, bu karamsar tablo nasıl terse dönecek, onun hesabı yapılamıyor.
Mart ayında bir kez daha seçimler var. Sayın aday adayları, saygıdeğer adaylar, pek bir muhterem meclis üye adayları ve bir koltuk kapmanın telaşesindeki beyefendiler, hanımefendiler… Sizdeki kalp çarpıntısı, heyecan ve yürek hoplatan adrenalin kesinlikle seçmende yok. Bunu öncelikle çok iyi bilin.
Bu benim saptamam ne bir bilgelik ukalalığı ne de kahinlik. Siz bir topluluğa girdiğinizde gül cemalinize karşı belki birkaç kelam edip, belki de, “varoooll, arkandayız, yürü be başkan…” nidaları atsalar da, inanın birçoğu sinkaflı sözleri içinden hem de en derininden ediyor.
Her açılan ağızdan olmasa da çoğunlukla, “Hangisi seçilse ne olacak ki? Hep aynı” serzenişini belki siz duyamayabilirsiniz, ama inanın sonradan kulaklarınızın çınlamasından anlayın. Hani ümitsizlik diyorum ya, hah işte o ayyuka çıkmış durumda.
Kanlarına karamsarlık, mayalarına “bundan da bir şey olmaz” iksiri karıştı karışalı, yüzlerinde, sözlerinde olmasa da, yüreklerinde “at alıp eşek satıyorlar”, bunu da yazın bir kenara.
Nasıl yapar, nasıl edersiniz bilmem ama ucuz, kalıplaşmış, artık ezberlenmiş beylik vaat ve sözler vermektense insanlara ümit verecek mucizevi şeyler bulun. “Her kapıyı çaldık, sıkmadık el, girilmedik gönül bırakmadık” lafı koskocaman bir safsata. En azından kendini bilene. “Kapıma gelmiş, elimi sıkmış, sırtımı sıvazlamış, koşup yoluna yoldaş olayım” diye kimse adaylar ölüp bitmiyor artık.
Oğluna iş, kızına eş bulacağım ile kaç kişiyi kendi tarafınıza devşirebilirsiniz? 5,10 bilemedin 50 kişi olsun. Ya diğerleri? Bir çoğu biliyor ki, seçimden sonra yüzlerine bakılmayacak, pek çoğu anlıyor ki, koltuğa oturulduktan sonra hatırlanmayacak bile. Sandık gittikten sonra “Kandırıldık” diye kaba etine diken batmış gibi cıscıbıl kalacağını çoğunluk anlamış durumda. Bir iğne deliğinden işe girseler bile yarın kapının önüne konmayacağının, maaşlarını zamanında alıp alamayacağının garantisi yok. “Seni işe alacağım…” çok basitleşmiş ve klişeleşmiş seçim sözleri, tescilli safların haricinde pek tutmadığı aşikar.
Diyorum ya, insanlara ümit lazım. Buradan bakıp dağların ötesini gösteremiyorsan, yapma. Başını yastığa koyanlara pembe hayaller kurduramayacaksan hiç bulaşma. Kalp atışlarını hızlandıracak, yanaklarını al al edecek heyecanlara sürükleyemiyorsan uğraşma.
İnsanlara vereceğin umudun dozuna, zerk edeceğin ümidin sihrine, sen anlatırken dinleyenleri başka dünyalara götürebiliyorsan ve o dünyalarda ümit şarkısında sana eşlik ediyorlar mı, ona bak. Bunları yapamıyorsan kazansan ne olur? Sen mevki kazanmış, yanındakiler nemalanmıştır. Geride buraları terk etmeyi düşünen değil, artık yola çıkmış mutsuz enkazlar bıraktıktan sonra zaferinin hayrını gör.
HAFTANIN HABERİ: Asgari ücretle çalışan A.Y(41) isyan etti: “Maaşımla ayda 150 şişe bira alabiliyorum. Günde 5 şişe bira eder. Bu kime yetecek, çoluk çocuk ne içecek?”
HAFTANIN SÖZÜ: Tamam cennet güzel olabilir amma bütün tanıdıklar cehennem de. O ne olacak? SAYGILARIMLA