Nazım Bey ve eşi güzel bir düşünce ile Haymana'ya gelmiş, tezgahlarını kurmuş, yapacakları işlerle ilgili bağlantıları yapmışlar ve "Yok mu bizimle çalışacak?" diye eli az buçuk yatkın, biraz da biçki dikiş bilen kadınları arıyorlar. Gazetemize ilan bile verdiler.

Maaş dersen var, sigorta dersen var. Hatta gerekirse "Öğlen yemeğini bile veririm" diyorlar. Neredeyse 2 aydır arıyorlar, ama işe ciddiyetle bakan henüz çıkmamış.

Peki Haymana'nın kadınları ne istiyor? “Masa başı iş isterim” desen tam uyuyor, “İşyerimde hep kadınlar ossun gııı” diyorsan o da tamam, “Ben biçki dikiş bilirim, başkasına gulaasma” diyene de cuk oturuyor? Maaşın tıkır tıkır, sigortan şıkır şıkır olacak deniyor. İyi de daha başka ne istiyorsunuz?

“Çalışacak kadın bulamazsak kapatıp Ankara’ya açmayı düşünüyoruz” diyorlar. Onca umutla gelmişler, iş bağlamışlar, ille de memleketimizde olsun, bizim kadınlarımız kazansın, bütçelerine katkı, günlük kaynana çekiştirmelerine zemin ve mekan olsun demişler kalkıp Haymana’ya gelmişler. Lakin bizim kadınlar burun kıvırıyor.

Yarın “Heriff üstüme giyecek bişiy kalmadı. Üç beş kuruş veriver” diyeceğinize alın ekonomik özgürlüğünüzü herkes rahat bir nefes alsın.

xxxxx

Geçtiğimiz yıllarda bir cemaat tarafından kandırıldık diyenler, bugün yine bir başka cemaat liderinin cenazesini omuzluyor, ardından methiyeler düzüyorlar. Yarın bu cemaatlerin de kandırmayacağı ne malum. Kavun mu ki bir yerlerini koklayarak "İyi" olduklarını anlıyorsunuz. Farkları ne? “Benim anam senin ananı bilmem nerede görmüş” durumu hepsi.

“Sakın haaa kız çocuklarını okutmayın” diye fetvalar veren bunlar, eşleri hastalandığında "Karıma erkek doktor dokunmasın" diyen yine bunlar değil mi?

Kızları üniversiteye kattiyen yollamayın” diyen bunlar, “üniversiteye gideceğiz ama türbanlıyız diye almıyorlar” diyen de yine bunlar.

Dinini, ibadetini, sessiz sedasız yaşayanlara, dünyevi çıkarlarına alet etmeyenlere zerre lafımız sözümüz yok, olamaz da.

Lakin kula kulluk etmenin odağı, yerine göre şirk’in harmanlandığı, siyasal islamın menbağı olan bu cemaatlere güzellemeler, kıyaklar, methiyeler ve akabinde devlet kapılarını ardına kadar açanlar yarın "Haydin vatandaş sokağa ölmeye, bu cemaatte bizi kandırdı" demeyeceğinizin garantisi var mı?

Dün "hasret kaldık dön artık" aşk fısıltıları ile çağıranlar ile bugün "Hain" diyen aynı şahsiyetler olunca, insan bir buruluyor nedense.

Düşünüyorum da o hain FETÖ mesela 2010 yılında ölseydi, cenazesi geldiğinde havaalanları izdihamdan yıkılır, ağlayanların gözyaşları bugünkü yağmurlar gibi dereleri doldurur, cenazesinin salına giren üst düzey, kelli fellilerin haddi hesabı olmaz, gömüldüğü toprağın kutsallığına paha biçilemez, neticede kanatsız melek, eşsiz bir evliya, ruhuna canlı yayınlarda, bağıra çağıra milyarlarca dua okunan bir sevgi kelebeği, ruhani aşk pıtırcığı yakıştırmaları bile hafif kalırdı.

O nedenle dünde, bugünde yarında ne cemaatlere eyvallah etmem, ne de “dini lider”dediklerine. Hele onlara paye veren, yere göğe koyamayan, liyakat(sizlik) kapılarını ardına kadar açanlara zerre değer vermem. Alın başıyla, gerisiyle sizin olsun. Sizin olsun ama yarın yine "kandırırlarsa..” salaklığınıza doymayın, kapımıza da “haydin sokağa” diye gelmeyin.

HAFTANIN SÖZÜ: Uyumak güzeldir. Ancak kitle halinde uyuyunca sorun oluyor.