Hırsız gece gireceği evin keşfini bir güzel yapmış ve balkonda karar kılmış. Karanlık basınca balkona çıkmış, ancak ahşap korkuluğa tutununca korkuluk kırılmış ve aşağı düşüp, ayağını kırmış.
Hırsız doktora gideceğine doğru Kadıya gitmiş ve “Kadı efendi, soyacağım eve girmek isterken, balkonun korkuluğu kırıldı, düştüm ayağımı kırdım, ev sahibinden davacıyım!” demiş.
Kadı şaşkın “İyi de sen de eve hırsızlığa giriyormuşsun” deyince Adam “O iş başka, onun cezası ayrı!” demiş.
Kadı, bu defa ev sahibini çağırmış: “Niçin balkonun korkuluğunu çürük yaptırdın. Bak hırsız düşüp ayağını kırmış!”demiş.
Ev sahibi boynu bükük “Balkonu marangoz yaptı, kabahat onun!” demiş.
Marangoz çağırılmış ve kadı adamı azarlayarak: “Niçin işini doğru dürüst yapmıyorsun, bak hırsız düştü, ayağını kırdı!”
Marangoz da “Kadı efendi, ben balkonu yaparken, sokaktan yeşil giyimli bir kadın geçiyordu ona daldım. Çok güzel yeşil elbiseydi ki, ona bakarken çiviyi boşa çakmışım”
Kadı, bu savunmayı da geçerli bulmuş, mübaşire bağırmış “O yeşil elbiseli kadını bulup getirin!”
Kadın gelmiş, kadı efendi çıkışmış: “Be hatun, niçin o kadar göz alıcı yeşil giyindin. Bak marangozun gözünü almış, kaza olmuş!”
Kadın da kendisini savunmuş: “Ben elbisemi boyacıya verdim, o da tutmuş yeşile boyamış, bütün suç boyacının!”
Kadı efendi, boyacıyı çağırtmış: “Ulan boyacı, niçin elbiseyi göz alıcı yeşile boyuyorsun da, yoldan geçerken balkon yapan marangozun gözüne takılıp, çivileri boşa çakmasına ve oraya tırmanmaya kalkan hırsızın yere düşerek ayağını kırmasına neden oluyorsun?” Boyacı bir yanıt bulamamış.
Kadı kükremiş: “Götürüp asın bu boyacıyı...”
Bir süre sonra cellat gelmiş: “Efendim, o boyacının boyu sehpaya uzun geldiğinden kendisini asamıyorum...”
Kadı: “Öyleyse, kısa boylu bir boyacı bulup, onu asın...”
Enteresan ve tanıdık bir hikaye öyle değil mi? Herkes suçlu ama ortada bir tek masum var, o da hırsız...Hikaye işte ;))
XXXXXX
Geçtiğimiz hafta Haymanalı genç öğrencilerin fırsat verildiğinde yaptıkları başarılı çalışmayı anlatmıştık. Gençlere doğru ve yerinde eğitim verildiğinde karşılığını fazlasıyla size verirler. Eğitim en büyük yatırımdır. Ama son yıllarda liyakatsiz, siyasetin boyunduruğu altında, saçma sapan uygulamalarla eğitimin ruhuna öyle bir tuz ruhu döktük ki amel defterimiz kapandı.
Hepimizin belki yüzlerce defa seyrettiği ve her seferinde güldüğü Hababam Sınıfı filmlerini bilirsiniz. Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı'nı yazdıktan sonra ona sormuşlar: "Nasıl bu kadar çok güldürebildiniz?"
Rıfat Ilgaz ise şu mükemmel cevabı vermiş; "Eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. Belli bir süre sonra idamlar daha geç yapılmış. Artık idam saatleri yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. Bunun üzerine aileler de o saatlerde sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasına bürünmüş. En sonunda ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş. Ben de çöken eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük.
İşte eğitimin iki boyutu. Elinden tutulan gençler sizi çok farklı ve özel dünyalara da taşır, karanlık bir dünyaya da... karar ve tercih sizin..