Her yerde “En az 3 çocuk yapın” derdi Cumhurbaşkanı Erdoğan. Haklıymış...
Çarşı pazardaki zam telaşından her ürüne yetişemiyor aile bireyleri.
Benzine bu gece zam var, baba doğru akaryakıt istasyonuna. Sıvı yağa zammın eli kulağında, anne doğru A101 kuyruğuna, yumurta birkaç kuruş indirime girmiş, abla BİM’e yumurta kuyruğuna. Halk ekmek bitti bitecek, kardeşim biri hemen büfenin önüne sıraya. İpliğe, dona, tüpe, sebzeye yeni zam gelmişti ama birkaç saat sonra yine gelmeden kim yetişecek. Aileden birilerinin de oralarda kuyruğa girmesi lazım.
Valla 3 çocuk bile yetmeyecek bize. 3 değil 7 cücelerin her birini bir kuyruğa yollasak yine de Pamuk Prenses gibi bir dünyanın masalını bile okumak artık hayal.
Hayır bir de ekonomik depremin tüm yükü neden vatandaşta onu da anlayamıyorum. Ortada tasarruf varsa en tepeden aşağıya herkes yapar. Misal devlet başkanımız yüzlerce araç, binlerce korumayla cuma namazına gitmez mesela. Ya da milletvekilleri, üst düzey bürokratlar bakanlar da aynı şekilde düğün konvoyu gibi bir yerlere gidilmez.
Kemer sıkılacaksa hep beraber yapılır. Birileri vur patlasın çal oynasın, alttakilerin ümmüğü sıkılsın. Böyle kriz yönetilmez. Ancak keriz silkelenir.
Haymana gibi diğer yerlere nisbeten geçimin az buçuk ılıman olduğuna bakmayın siz. Büyükşehirlerde insanlar faturalardan, zamlardan çıldırmak üzere. En az 3 çocuk yapsınlar ama, taş kaynatarak, yorgan kemirterek büyütmemek şartıyla..
xxxxxx
15 bin öğretmen ataması için bir şaşa bir tören bir şamata. Cumhurbaşkanı "Okul, hatta okur yazarlık bile bizim dönemimizde geldi. Yoksa siz hala taşı taşa vurup ateş yakıyor, eğitim diye mağaralara resim çiziyordunuz" edasında. Milli Eğitim Bakanı sanki öğretmen adaylarına hak ettikleri görevi vermiyor da, bağ bahçe bağışlıyor.
İşte bu zihniyettir bizi bir arpa boyu ileriye götürmeyen. Memlekettin öğretmene ihtiyacı varsa (Ki daha belkide yüzbinlercesine var) atarsın olur biter. Yine memleketin doktora, tapu memuruna, kabzımala, temizlikçiye, mübaşire ihtiyacı varsa atarsın mesele çözülür. 15 bin öğretmen atayarak lütuf mu yapıyosunuz, vatanı bir kez daha mı kurtarıyorsunuz.. nedir yani?
Hani "Eski Türkiye'yi siz bilmezsiniz hey yavrum heeyy.. " diyorlar ya. Valla ben o eski Türkiye'de öğretmenliği hak eden, ülkeye de öğretmen lazım olduğu için atanan öğretmenler için böyle anlı şanlı törenler yapıldığını bilmem. Bilen varsa söylesin.
Bir de bu toplu açılışlar falan da muhtemelen bizlere özgü. Törenli, janjanlı, yüzlerce televizyonun canlı yayınında falan binalar açılıyor. Konfetiler havaya savruluyor, kurdeleyi kesenler birbirine sarılıp “çakk...” falan yapıyor. Bir ara havaalanında deve bile kesilmişti. Seyredenlerden bazıları işi duygusala bağlayıp kamera kendini çekiyorsa salya sümük ağlıyor. Açılan ya okul, ya yol, ya herhangi bir kamu binası. Devletin sıradan bir görevi yani. Halktan toplanan vergilerle yine halkın kullanımına sunulan bir yer. Bir yerde hizmet binası yoksa, ya da ihtiyacı karşılamıyorsa, eskiyse yenisi yapılır ya da onarılır hizmete açılır. Devlet bunlar için vardır.
Bu görmemişlik muhtemelen bize mahsus. Bebeyken “Lan bana verdiğin paraylan sana gofret aldım” diye kandırırdı büyüklerimiz, enayiliğimizi anlayana kadar salak salak bakardık. Büyüdük, enayiliğimizde bizle büyüdü ya la....
HAFTANIN SÖZÜ: Hayat belki o kadar pahalı değil ama, biz çok fakiriz...