Kaymakam tarafından kültür merkezinde geniş kapsamlı bir toplantı yapılarak, ilçemizin sorunları masaya yatırılıp çözümler bulunacakmış dendiğinde, yalan yok bayramlık ciciler alınmış bebe gibi heyecanlı bir o kadarda umutluydum.
Uzun zamandır böyle geniş katılımlı ve beklentisi yüksek toplantılar pek yapılmıyor, yapılanlarda bırakın ceviz kabuğunu doldurmayı, dibinde kalanları ekmekle sıyırmaya çalışıyorduk.
Kamu kurumları, siyasi partiler, dernekler, oteller, muhtarlar, kurum amirleri,… peh peh peh.. katılacaktı ki, gümbür gümbür masalara vurulacak, çatır çatır çözümler bulunacak, yarın sabahtan itibaren umutların goncaya dönüşüp çiçeğe duracağı Haymana hayali kuruyorduk.
Neyse giriş konuşmasını kaymakam bey yapıp topu katılımcılara paslayınca, hakemin başlama düdüğü ile kalesinde gol gören talihsiz kaleciye dönmem sadece dakikalar aldı. Önemli bir oda başkanı söz alıpta “Sâlalar konusunda sorun var” demesiyle gözüne far vurmuş tavşan gibi şaşkın ve tedirgin kalakaldım. İlçemize yön veren bir oda başkanı sâlalardan söz ediyordu. Demekki Haymana’da her yönden hiçbir sorun yok, bir tek imamın salasındaydı sorun. Dirilerle ilgili her türlü mesele hallolmuş, mevtanın duyurulması ana gündemimiz oluvermişti.
“Belki ilerleyen dakikalarda bu kalp spazmı geçirmiş halim normale döner” derken, sırasıyla konuşan STÖ başkanları da eften püften birkaç cümle edince, Çarşambanın gelişi Salı’dan belli olmuş, “Daha da Davos’a gelmem” diye atarlanan Erdoğan gibi kendi kendime çimdikler atmaya başlamıştım.
Söz sırası muhtarlardaydı. Onlarda doğal olarak neyin ne olduğundan habersiz kendi köyleri ile ilgili bildik, tanıdık ve artık sıradanlaşmış kelamları ettiler. Suyumuz, yolumuz, bekçimiz, tarlamız falan filan. Yav bunları ben kısa donla gezerken konuşuyorduk, eşek kadar adam oldum hala konuşuyoruz. “Arabın yalellisi” bitti bu sorunlar bitmedi. Reklamlardaki Neşe’nin başında saç kalmadı, hala kepek sorununu çözmeye meylediyoruz.
Neyse “Benim hala umudum var” tarzında kendi kendimi teselli ederek sıktım dişlerimi. Bekliyorum ki Haymana’nın kör topal eğitimi, bir arpa boyu yol alınmayan turizmi, bilinçsiz yapılan tarımı, girişimcilikte neden yaya kaldığımızı, dalga geçen elektrik kesintilerini, istihdamı, göçü ve daha yüzlerce konumuz konuşulur diye bekliyorum. Randevu yerinde elinde çiçekleriyle ekilen salak sevdalı gibi bekledim durdum. Ama o beklenen veya özlenen, ne bileyim umulan bir türlü çıkıp gelmiyordu. Mikrofonu eline alan pek bir titrek, pek bir “suya sabuna dokunan ben olmayayımcı” geldi bana.
“Umudum siyasilerde, bak şimdi nasıl gürlerler” diyorum, onlar da dut yemiş bülbülden ziyade o dut soluk borusuna kaçmış sesi soluğu çıkmayan bülbülü oynuyorlar. Ben İlçe sorunlarının masaya yatırılıp direk ameliyat edilmesini beklerken, pansuman tedavisinde hastanın yarasında makas unutulmuş gibi hayal kırıklıklarındayım.
Kısacası Haymana’nın en büyük iki mülki amirinin ilçemize yön verenleri karşısına alıp düzenlediği toplantıda dağ fare bile doğurmadı, direk sezeryanla düşük yaptırıldı desem bilmem abartmış olur muyum? Ey toplantıya şahit olanlar.
Pofuduk koltuklarında oturup memleket kurtaranlar, köylerde ahkam kesenler, kahve köşelerinde “Haymana’yı bana versinler bak nasıl yönetirim” diyenler, önce tavana sonra yere bakıp ıslık çaldılar. Biz de toplantı var denince bir şey olur sandıydık. Meğerse tıp oynamaya gelmişiz cümbür cemaat..
HAFTANIN SÖZÜ: Yalakanın iyisi efendisi yellenince derin nefes alandır.