“Türkiye gibi Haymana da bir mozaik” diyoruz ya, bir yere kadar doğru olsada bir yerden sonrası koskocaman bir hikaye.
Gerek mahalle baskısı, dinsel veya milliyetçi baskılardan dolayı birçok kişi hem kimliğini, hem etnik kökenini hem de mezhebini gizliyor veya gizlemek zorunda kalıyor.
Haymana son yıllara kadar tam bir göç bölgesi olmuş. Bakmayın şimdi göç dalgasının hep giden tarafa doğru aktığına. Zamanında gidenler kadar gelenlerde varmış. Hem de azımsanmayacak kadar.
Bir de çok eskilerden kalanlar var. Herkes demiyor mu “Buraları çok eski bir yerleşim yeri. Birçok millete ev sahipliği yapmış” diye. En son Rumlar varmış. Hatta bugün birçok ailenin kökeni Rum. Doğal olarak din olarak ta farklılar. Ya da göçlerle gelen yabancı etnik kökenli aile ve yine dinsel olarak ayrı inanışta insanlar var. İşte bu kişi veya ailelerin hala dini inanışları eski köklerinden kalma devam ediyor. Ama bir şekilde gizleniyor veya kamufle ediyorlar. Ya da kendilerini mecburen gizliyorlar.
Mecburen diyorum çünkü her ne kadar “Hepimiz kardeşiz” sloganları atsakta, ayrıştırıp ötekileştirmek bizim ruhumuzda var. Birçok Alevi mezhepten ailemiz var, ama o kadar Sunnileşmişiz ki onlara gönül rahatlığıyla “Bizde Aleviyiz” deme şansı bırakmıyoruz. Onlar bile aynı dinden olduğumuz halde sırf mezhepsel farklılıktan dolayı bir anlamda yer altına çekilmek zorunda kalmışlar. Çünkü “işte bu Alevi” diye işaret edildikten sonra bir şekilde rahat hareket edilmeyecekleri aşikar. Öyle veya böyle mahalle baskısına, fevride olsa mobinge maruz kalacaklarından korkuyorlar.
Pekte haksız sayılmazlar hani. Birçoğumuzun tanıdığı Gürcistan’dan ekmeği için gelen David veya herkesin bildiği isimle Dato var. Şimdiye kadar tanıdığım en iyi insanlardan birisi. Malını, canını, namusunu kısacası aklınıza ne gelirse gelsin gönül rahatlığıyla teslim edin ve arkanıza bir daha bakmayın. O kadar güvenilir bir kişi. Dato Gürcü ve Hristiyan. Ama içimizden bazıları hala bunu kabullenemiyor. Ne kadar iyi insan ve muteber bir kişilik olursa olsun Müslüman değilse hep bir şeyleri eksik veya yarımmış gibi görüyorlar. Kelimeyi şahadet getirtmeye kalkan mı çıkmadı, ismin David değilde illa Davut olsun diye höyküreni mi ararsın. İlla kendi doğrularımızı ona bir şekilde empoze edecek, cenneti şıp diye kapacağız ya, Dato bizim için bir araçtan ötesi değil. Oysa İslamı dürüstlük, insanlık, çalışkanlık ve doğruluk diye biliyorsak Dato mevcut haliyle hepimizden daha Müslüman. Ama biz illa onun hem fabrika, hem de kişisel ayarlarıyla oynayacak ve kurcalaya kurcalaya bozacağız.
Ne kadar inkar etsekte, ne kadar yok desekte, onulmaz bir tarafımız var ki kendimizden olmayanı kabullenemiyoruz. Herkesi bir kalıba sokmak gibi bence oldukça lüzumsuz bir beyhude çabamız var. İşte belkide bugün veya sırf bu yüzden göç yaşıyoruz. Yobaz bir yüzümüz var arkadaş.
Herkesi kendi diniyle, kendi kültürüyle, kendi inanışıyla ve kendi kimliğiyle baş başa bırakıp bir de içimize sindirsek belkide her şey daha güzel olacak. Ama yok. Kendimize benzetmek gibi bir misyon yüklemişiz kendimize ki “Bizim gibi düşünüp yaşamayan bizden değildir”
Böylece farklı insanlar kendilerini huzurlu hissetmiyor artık Haymana’da. Ve ilk fırsatta kendilerine karışmama şansı tanıyacaklarına inandıkları yerlere gidiyorlar. Oysa “Hepimiz kayıtsız şartız, koşulsuz kaidesiz ve her şeye rağmen kardeşiz” diyebilsek ve uygulayabilsek belki bambaşka ve güzel bir şehrin kapılarını sonuna kadar açacağız. “Rum’sa banane, başka dinden veya mezheptense sanane, farklı bir kültür veya yaşayıştansa hepimize ne” diye ah bir ezber bozsak. O lafta kalan “Çok güzel bir mozağiğiz” güzellemesini özümsesek, belki o eski insanlar olmasa da torunları veya geride kalanları bir gün çıkagelirler bile. Bence hayali bile güzel, ama bazen hayal kurmak bile yasak işte...
HAFTANIN HABERİ: Evlenmeyenlerin vergi ödeyeceği söylentisi üzerine henüz bekar olan E.D(44) evlenmeyi düşündüğü kişideki kriteri “Nefes alsın yeter” seviyesine indirdi.
SAYGILARIMLA