Geçtiğimiz haftalar gazetemiz yine siyasetin ön planda olduğu yayınlar ile karşınıza çıktı. Ama bir haber vardı ki, belki geçtiğimiz 50 yılı boşa geçmiş zaman olarak gösterdi, gelecek yüzlerce yılımızı da aydınlatacak kadar önemliydi. Tabii anlayana.
Son zamanların sosyal ve toplumsal çalışmalar konusunda çalışıp didinen belkide tek örgütü HAGİAD işin öncüsüydü. HAGİAD kurulduğunda birçoğu burun kıvırmış, “Birkaç esnaf hangi ara işadamı oluvermişte, Haymana’yı kurtacakmış” deyip niyet okudu. Aslında bende pek farklı düşünmemiştim ilk zamanlar. Sıradan bir dernek olur, siyasi hesap ve çıkar içinde birkaç göstermelik iş yapar, sonra birilerinin dümen suyuna girer, kaybolup giderler diye düşünmüştüm.
Öyle olmadı. En azından şimdilik. Karınca kararınca, hatta tam bir karınca misali taşıyacaklarından belkide fazlasını omuzlamış gördüm kendilerini. Aferin gençler. Sizden daha büyüklerin ve daha köklü kurumların bile “Bu iş bizi aşar” dedikleri konulara el attınız. Bol keseden birkaç aferin daha cabası olsun hatta.
Ne mi yaptı HAGİAD? Türkiye turizmine yön veren en büyük kuruluşu ve içinde barındırdığı yan şirketleri tuttu Haymana’ya getirdi. Tam 19 turizm şirketi geldi ilçemize. Biz istersek ve dediklerini yaparsak daha da gelecekler. Hem de akın akın, hem de koşa koşa.
TURSAB’ı küçümsemek kimsenin haddi de değil, çapı da. Turizmde “kelle” dedikleri işte bunlar. Bizim de kelleyi belki bunlar kurtaracak. Onlar Beypazarına girdi, Beypazarı değil Ankara’nın Türkiye’nin en tanınır ilçelerinden birisi oldu. Kızılcahamam’a gitti, aynı şekilde orası da son 10 yılın en popüler ilçelerinden birisi oldu. Ve daha nereler.
Peki tarihiyle, mağaralarıyla ve Dünyanın En Şifalı Suyu namıyla endam eyleyen ilçemiz neden bu işten nemalanmasın? Yeter ki bunu istesin ve akabinde bu işe dört elle sarılsın. Ama ilk önce istenilenler konusunda bugünkü muhatapları olan HAGİAD’ın dedikleri yapılsın. Sonra kapıdan kovsanız bacadan girer bunlar.
Çünkü TURSAB bünyesindeki firmalar ve onların müşterileri birer tarih, tabiat, sanat ve turizm aşığı. Şimdiye kadar kılımızı kıpırdatmadığımız değerlerin paha biçenleri, duayenleri, taşı toprağı altına çeviren sihirli elleri.
Fazla bir şey istemiyorlar aslında. Yapılması gerekenler onlar için yeter de artar bile. Güzel ve temiz bir şehir. Bu şehre has yemek ve diğer kültürleri yansıtan birkaç butik işyeri veya mekan, köylerdeki mağaraların yollarının yapılıp, içlerinin ışıklandırılması. Ayrıca buraların tarihine hakim birkaç ağzı laf yapan rehber. Hepi topu bu. Atla deve değil yani. Ondan sonrası zaten gelecek.
HAGİAD Başkanı Fahri Usta, “Çalışta Atatürk Evi var dedik, hemen haydi gidelim dediler. Ama oraya vardığımızda evin camları kırık, bahçesi çöplük, kısaca mezbelelikti. Utandım” diyor. Yeni yapılan Son Kale muharebe yerleri hariç, eskiden kalma hangi yerimiz dört başı mağrur ki? Hangi mağaramızın yolu, ışıklandırması, tarihini anlatan bir tabelası var ki?
İşte bize tarihi bir fırsat. Tarihimiz ile övünürken mangalda kül bırakmıyoruz ya? Haydin bakalım herkes iş başına. Başta belediye, sonra tüm resmi ve özel kurumlar bu işe soyunmak, ceketi çıkarıp çalışmak zorunda. TURSAB önümüzdeki haftalarda yine gelecekmiş. Görücüye çıkan gelin adayı gibi heyecanlı, bir o kadar da hazırlıklı olarak karşılarına çıkalım ve sonra başlasın düğün dernek. Halayı hep beraber çekelim, onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine. En azından bu masalımız mutlu sonla bitsin. “Yok arkadaş biz istemiyoruz, kim uğraşacak onlarla. İşte suyumuz, işte tarihimiz ne yaparsa yapsınlar, aman bizim rahatımız bozulmasın” dersek, elimizde kalan ne kadar tarihi ve turistik değer varsa oturur turşusunu kurarız. Sonra da “vay efendim Haymana’ya ne oldu, kimse kalmadı” ağıtları. Yavrusunu kartal kapmış Fatma Girik gibi yığılır kalırız, kimse de kolumuzdan tutup kaldırmaz.
HAFTANIN SÖZÜ: Tüm herşey TL’ye dönüşürken Hac ve Umre neden hala Dolarla?