Virüsten şimdiye kadar Türkiye’de yaklaşık 4 bin kişi öldü. Ama virüs bir o kadar da yaşayan ölü bıraktı. Sokaklar zombi dolu.
Kim bu yaşayan ölüler? Elbette küçük esnaf. Büyük olanları, daha doğrusu suyun başını tutan sermaye kesimi, uyguladığı yakın markajdan sonra camilerden önce AVM’leri açtırdı. Şaşırdık mı?... Yoo…
Büyük şehirlerin minaresiz ibadethaneleri son 20 yıldır AVM’ler olduğu için din, iman, cennet, cehennem.. aklınıza gelen tüm kutsallıklar bu yerler. Bakmayın siz çakma dervişlerin “ibadetsiz kaldık” mavallarına. Dev alışveriş marketlerine gittiklerinde onları sarıp sarmalayan manevi huzuru, hiçbir umre sağlayamaz.
Paranın sahipleri bastırdığı anda açılmayacak hiçbir kapı yoktur. “Bedenimi satın alabilirsin ama ruhumu asla” diyen masumlara, göbekli beyefendiler “Sıkıntı yok bana zaten bedenin lazım” dediler ve hunharca güldüler.
Gelelim Haymana’daki zombilere. Ya da bizim gibi küçük ölçekteki binlerce garip kalmış Anadolu memleketine.
Devlet bazı vatandaşlara para verdi. Eyvallah tuttukları altın olsun. Esnafa da banka yolu gösterildi; “Sizi de ancak kredi paklar” denilerek. “Teneşir paklar’ın” nazik bir versiyonuydu bu.
Ama bizi ailece yönetenler, televizyonlarda öyle demedi; “Esnafı virüse yem etmedik, etmeyeceğiz” dediler. Hay bin yaşayın. Bundan sonrasını Covid düşünsün.
Bakın Haymana’da küçük esnafı virüse yem ettirmemenin basit bir yolu vardı. Yapmadılar, yapamadılar. O da küçük ilçelerdeki büyük marketleri kapatmaktı. Özellikle sokağa çıkma yasağı sonrası ve Cuma günleri BİM, A101, ŞOK gibi marketlerin önü sanırsın mahşer. İçi ise şeytan eniğini kaybetse bulamaz cinsten.
Şu 50 gün her şeyi satan büyük marketler kapalı tutulsa ne kaybedilir, Haymana esnafı neler kazanırdı? Olmadı. “Paranın 50 tonu” devreye girdi tabii. Donu da onlar satar, tuzu da buzu da..
Maksat LC Waikiki’yi, Boyner’i, Samsung’u kurtarmak mı, yoksa Bakkal Halil’i, Cafer’i Şenal’ı veya Terzi Yasin’i, hırdavatçı Ali Ömer’i, Ayakkabıcı Süslü’yü veya diğerlerini kurtarmak mı?
“Sen alışverişini BİM’den yaparsın ama cenazene mahalle bakkalın gelir” cümlesindeki cenaze şimdi küçük esnaf oldu. Nefes alan, yürüyen ama bildiğin canlı cenaze.
Sabah dükkanını açan esnaf, taburesini atıp büyük marketlerin kalabalığını, akşam televizyonun karşısında da küçük esnafa verileceği söylenen laf kalabalığını seyrediyor. Bakıyor ki somut, dişe dokunur bir şey yok. Ondan sonra kaçıyor uykuları. Gece uykusuz, sabah siftahsız zombi gibi dolanıyor ortalıkta. Ondan sonra “Amann.. yaklaşmayın sosyal mesafeyi koruyun” diyorlar. Valla hırstan ve sinirden millet birbirini ısıracak, sıkıyosa “yaklaşmayın” deyin.
Hem sonra, son günlerde yeni virüs vakalarının artmasının sebebi olarak ta yine bu AVM’ler ve içlerindeki kalabalık gösteriliyor. Mümkündür. Hem parayı onlar kazansın, hem virüsü bunlar yaysın, dünya bir anda güzelleşsin, normalleşsin. Yersen...
Hacivat para kazancak, ceremesini Karagöz çekecekse, bunun adı düpedüz ortaoyunu, hatta gölge oyunudur. Ben perdedeki Hacivat, Karagöz’ü değil onun ardındaki ipi tutanları merak ediyorum. Ya da merak etmiyorum, aslında çok iyi biliyorum. Parası olan düdüğü çalmakla kalmıyor, milleti de şaklaban ediyor.
HAFTANIN HABERİ: Bayramda el öpüp harçlık toplayamayacağını anlayan Y.H(8) kısa çalışma ödeneğine başvurmaya hazırlanıyor.
HAFTANIN SÖZÜ: Kendini bilmek, bilgeliğin başlangıcıdır.
HERKESE İYİ BAYRAMLAR....