Yerel seçimler öncesi yıllar önce yazdığım bir köşe yazım takıldı gözüme.

Aradan yıllar geçse de bazı şeylerin değişmediğini gördüm. Yine seçen biz değiliz. Partilerin gösterdiğini seçiyoruz. Kısaca ben buna SEÇİM değil SEÇİN mantığı diyorum. İşte o günkü yazım; (4 Ekim 2013) Bizim gibi küçük yerlere demokrasi ağır aksak ulaşır. O nedenle “seçim’’ den ziyade, emir kipinde bir olaydır bizde seçim sandığı. Seçim değil SEÇİN’dir, aslı astarı.

Oy toplamak isteyen aday, sülalenin en sözü geçenini ikna ettikten sonra sorun biter. O sülalenin tüm oyları “cepte’’dir artık. İkna olmuş bir ailenin kundaktaki bebesi bile o adayla özdeşleşmiş ninnilerle uyutulur ki, büyüyünce anlasın “demokrasi nasıl fevkalade bir şey’’ diye.

ÖZAL’ın fırtınalar estirdiği zamanlardı. Birçoğumuz Özal’ın, Özal olduğunu bilmeden oy verdik. Siyah beyaz ekranda, şişman, kısa boylu, gözlüklü birisi, kalemi gözümüze soka soka konuşurken, aile reisimiz; kümesteki tavukları bile sustururdu. Sanki “ölmezliğin sırrını söyleyecek ÖZAL’’. Nitekim herkes susar, paşa paşa gider oy verirdi. Yoktu başka şansları. Aile büyüklerimiz, ağababalarımız öyle istemişti çünkü. Var mı çark etmek? Yaşlı başlı ninelerimiz, “Arıııı…arıı…peteğe konmuş arııı..’’ diye diye gezindiler, partinin adını bile bilmeden. Ağızlarını şapırdata şapırtada kendi dillerince propaganda yaptılar, sanki oy pusulasındaki arı, bir parmak bal çalmış dillerine.

Bu aralar köy muhtarları boy boy fotoğraf veriyorlar; “Biz şu adayın yanındayız, köycek’’ diye. Belki eşi bile perdenin arkasına geçince başkasına oy verecek. Tabii ki olmayacak böyle bir şey. Çok iyi biliyor kendisi. Sıkıyı vermiş herifi, mümkün mü başkasına oy vermesi? Eşi ve de ailenin tüm bireyleri, kurgulanmış robot gibi verecekler oylarını. Sıkıyı yiyecekler günler öncesinden. “Ben bilmem, eşim bilir’’ aile yasası hala yürürlükte, memleketimde.

Seçimden sonra emmisi, dayısı, eltisi, görümcesi, kayınçosu çapraz sorguya alacaklar, “Hangisine oy verdin?’’ ya da okur yazar değilse, “hangi resmin altına bastın mühürü?’’ diye diye, firesizliğin keyfine gark olacaklar.

Aday; topyekin pazarlık eder sülalenin oyuna, sülalenin sözü geçeni götürü pazarlık malzemesi yapar, tüm sülalenin oyunu. Hele kalabalık bir sülale ise, pazardan alınan kurbanlık gibi eller sündürüle sündürüle bir hal olur, pazarlıkta. Malum tulum çıkarılacak kalabalık bir sülalenin oyu, “cep’te’’ ise aday daha bir özgüvenle asılır sandığa, akabinde koltuğun sıcaklığına.

Küçük yerlerin pazarlığı da elbette küçük olur. Beyaz Saray’da memurluk olacak değil ya. Eğer boşta evlat var ise belediye kanatları altına sokmak, daha önceki seçimlerde kendini atmış ise biryerlere, daha rahat bir konuma gelmek, ya da tahsil, beceri önemli değil, illa da masa başı bir iş kapmak’tır bütün mesele.

Köyde; muhtar köylüsüne, ailede; erkeği karısına, ağabey kardeşine, bacı bacısına, sözü geçen geçene, en sonunda da en son sözü söyleyen ailenin milli şefi hedefi gösterir; “ilk hedefiniz şu partidir, ilerii….’’ diye. Milim şaşmaz bir koordinatlarlada, oy hedefe kitlenir ve ulaşır. Kimse itiraz edecek cesareti ve kudreti bulamaz içinde. Demokrasi evlerde hala “tarhana’nın domatesi bol olsun, yok biberi bol olsun’’dan ibarettir maalesef.

Belki çok kimse itiraz edebilir bu denilenlere. “Yok kardeşim bizde herkes oyunda hür’dür’’ diye. Ama çoğunluk evlerde, ailelerde hala geçerli bir kuraldır bu. Ve azımsanamayacak bir potansiyel oluşturur ki, bir önceki seçimde herkes bilir bu işin böyle olduğunu.

Bu hafta iktidarın “demokrasi paketi’’ adı altında yeni söylemlerini gördük. İtiraz eden oldu, zehir zemberek karşı çıkan oldu, “yaşaa… varoll… işte budur demokrasiii..” diye taklalar atan da oldu. Olacak elbet. Adı üstünde demokrasi. Tartışılacak, karara varılacak, rayına oturacak.

Pekiii… hâla varolmayan, evdeki demokrasi ne olacak? Bir büyüğün, sözü geçenin, dediği kanun sayılan ve asla itiraza mahal olmayan şahsın gölgesindeki seçim demokrasisi nasıl olacak? Kaç oy bu sebeple hak etmeyen adaylara kayıyor, kaç oy sırf çıkar adına, birisine yaslanmak adına, tüm aileye baskı ile birilerini hak etmediği biryerlere getiriyor?

Sakın adına “SEÇİM’’ demeyin. Birileri, birilerini dürterek, markaja alarak, ensesine vurarak “SEÇİN’’ dedirtiyor. Bunu evvela çözmeden; “demokrasi paketi’’ değil, “demokrasi kolisi’’ açsanız ne olacak? Tüm bu paketlerin, kolilerin hamallığı hala birilerinin sırtında iken “demokrasi’’ anlamda ağır, pahada hafif kalıyor… SAYGILARIMLA