Yeni bir yılın ilk günlerini yaşarken eskiden kalma dertlerimizin hala yerli yerinde durması ne acı.
Misal Akıllı Kavşak. O kadar kaza oldu, bir o kadarı da olacak gibi. Yav hiçbir Allah’ın kulu “Lan ne oluyor?” diye düşünmez. Bu pek bir akıllı olan kavşak belki başka yerde amacına hizmet ediyordur, ama organ bağışı gibi bize dokusu uymadı. Sağdan soldan gelen her araç hop kavşağın göbeğine oturuveriyor. Peki bu işte bir terslik yok mu? Döner koltuğunda bir sağa bir sola dönüp çay kahve içenler, bir koltuğunuzdan kalkın da şu kavşağa el atın. Bu kadar mı acizsiniz veya aciziz.
Peki doğalgaz ne alemde? Bu kış ta böyle geçti, kömüre güç yetmiyor. Eğer doğalgaz uzun zaman bize uğramayacaksa, kömür parasına da yetişemeyeceksek, o zaman en doğalına dönelim. Hani dünya liderimiz(!) bir zamanlar Rusya ile papaz olduğumuzda, “Gerekirse tezek yakarız, doğalgaz için eyvallah etmeyiz” demişti ya. Hah biz de tezek için acaba girişimlere başlasak mı? Elalem daha da modernleşirken, biz köyleşmeye koşar adım gidiyoruz ya, valla tezek te hiç sırıtmaz bence.
Cezaevi için bu senede kazma vurulmayacak gibi. Olsun biz zaten müebbet’e bağladık işi. Evimizde işsizlikten boncuk yapmaya başladık bile. 1000 kişilik cezaevi beklerken 10 bin kişilik Açıkhava cezaevine döndü canım memleketim. Kader kurbanı, keder mahkumu olduk ya la. Hadi hepimizi “Allah kurtarsın” o zaman.
Ankara Yolu’nu sormayı düşünen varsa, bence hiç zahmet etmesin. 2 yıl önce “Çifte Bayrama hazır olun” demiştik. Müslüman aleminde bayram, bizde de vaat bitmez nasılsa. Daha yapılmadan bozulan yol yapmak gibi, süper bir yeteneğimiz var bizim. Birkaç yıl sonra bir bayram bakmışsınız yolumuz tamamıyla bitivermiş. Ama o zamana kadar bir yerleri de muhtemelen bozulmuş olur. Bakınız Polatlı Yolu. 10 sene bekledik yapılsın diye, en berbat yol oldu şimdi. Ankara yolu içinde uzun süre saç baş yolmaya devam edecek gibiyiz. Bir zamanlar aksamalar için direklerdeydi kabahat, şimdi direkler kalktı ama odunların ruhları aramızda geziyor.
Sıcak ve soğuk su ile ilgili sorunları da taşıdık 2017’den 2018’e. Kadirşinas bir bavul gibi, bu sorun da bizimle hep yanımızda gezecek gibi görünüyor. Baston çeken dedelerimiz, dişsiz ninelerimiz “Altından deniz geçiyor” derdi bu topraklar için. Ne oldu, deniz bitti de karaya mı oturduk şimdi? Tedbirsiz abdest bozmaya giden sağdan soldan taş ararmış. Şimdi yana yakıla yok olan suların peşindeyiz. “Her eve bir deve kampanyası” bu aralar tutar bence. Hem suya dayanıklılar, hem de Ankara ve perişan köy yollarında ulaşım için bire bir olur. Laf anlatamadık, bari hendeği atlatırız.
Takvimler yeni yıla evrilirken, eski sorunları da yanında taşıması ne kötü değil mi? Yıllar önce aynı konuları konuşuyor, aynı dertlerle boğuşuyorduk. Önümüzdeki yıl da yine temcit pilavı gibi konuşacaklarımız, yazacaklarımız hep aynı olacak. “O iş ne oldu, bu iş ne zaman, şu iş hangi aşamada” düşün dur. Oysa biz bugün nelerden, hangi güzelliklerden bahsediyor olmamız gerekirdi. Dünya çapında bir suyun başını tutmuş otururken, “kayboluyor mu acaba?” diye ağıt yakıyoruz. Yerli yabancı turist ile dolup taşmamız gerekirken, “bu sene kaç kişi daha göç etti?” diye hayıflanıyoruz.
İşin kötüsü kimsenin de umurunda değil gibi sanki olup bitenler. Tuzu kuru olanlar hayatından çok memnun, diğerlerinin canı cehenneme gibi bir hava var. Her cümleyi bir atasözüyle bağladık. Umursamaz tavırlara karşı rahmetli atalarımız olsa şunu deyiverirlerdi; “Nenem kan ter içinde pekmez kaynatır, dedem yan gelip yatmış baston oynatır”
HAFTANIN HABERİ: Taşeron yasası ile AKP kadrosuna girmeye çalışan Bahçeli, evraklarını hazırlayarak teslim etti.
HAFTANIN SÖZÜ: Önce ekmeğinizi çalıp sonra bir parçasını verir, ardından da minnet etmenizi beklerler. Tanıyorsunuz onları..
SAYGILARIMLA