Haymana Tanıtma ve Tanışma Formu adı altında bir sayfa açıldı internette. Bu işin öncüsü Hacı Namal. Dünya için belki küçük ama Haymana için büyük bir adım attı. Geçmiş, gelecek, ölenler, kalanlar, bir gözü toprağa bakıp, bir eliyle hayata tutunanların ilgisine mazhar oldu.

Ölenlere rahmet, kalanlara uzun ömür dilerken asıl altı çizilmesi gereken olay, Haymana ve köylerinde bulunan tüm güzelliklerin üzerine ölü toprağı serpilmiş bunca zaman.

Gazete olarak zaman zaman sayfalara taşısakta hiçbir yetkilinin, bürokratın umurunda olmadı bu tarihi mekanlar. Milletvekili Levent Gök her haberimizden sonra meclise taşısa da muhalefet olduğu için havada kaldı. İktidar ise “Haymana’nın derdi beni niye gersin” diye tınmadı.

Şimdi muhtemelen belediye başkan adayları seçimler öncesinde “Haymana’nın tarihi mekanlarına el atıp, turizme kazandıracağız” diye çarşaf çarşaf paylaşacaklar. Yeni adaylara bir şey demiyorum ama eğer eskiler “Buralar için cevval projelerim var. Aha bekleyin görün” derlerse, yakından takipçisiyim ve o zaman hakkım olan soruyu soracağım, “Koltukta iken aklınız neredeydi?”

Misal Kutluhan Camii. Hacı Namal facebookta, ben Doğan Haber Ajansı Haymana Muhabiri olarak burayı ulusal medyaya taşıdım. Yeterince ilgi de gördü. Bazı kafalarda belki “dank” eder.

Peki eyy…. siyasetçiler, bürokratlar, ileri gelenler, geri geri gidenler, Kutluhan Camii 500 senedir orada definecilerin elinde oyuncak olup yatarken, Demirözü Mağaraları ve Taburoğlu Kalesi kaderine terk edilmişken, Çalıştaki Atatürk Evi’nin kapısı açılmazken, Yenice ve diğer yerlerde bulunan mağaraların girişleri örümcek bağlamışken, neden kimsenin kılı kıpırdamıyor?

Neden bu konuda bir proje geliştirilmedi, Turizm ve Kültür Bakanlığı ile temasa geçilip el atılmadı? Haymana’ya gelen banyocu ikinci günü sıkıntıdan patlarken, kolundan tutup buraları gezdirmek varken, “Parkta otur, çayını iç, çatla da patla” denildi.

Hamam güzel, şifası bol, hastalıklara bire bir. İyi de iki kese arası bu insanlar bir yerlere gitmek istediklerinde, “Cimcime Sultan türbesine iki dua oku yeter” mi denecek.

Güzelcekale sanki küçük Kapadokya, Dereköy Gavur Kalesi tarihin canlı tanığı, Soğulca Frigya tapınakları delik deşik. Polatlı, Nevşehir böyle yerlere balon uçuruyor, biz anca bebelere balon dağıtan projeler peşindeyiz.

Tarih turizmi her yıl bazı yerlere milyon dolarlar kazandırıyor. Biz petrolden başka bir şeyi olmayan Arap Şeyhleri gibi sıcak suya sırtımızı dayayıp yan gelip yatıyoruz. Allah göstermesin de yarın bir gün bu suyun kesilmeyeceğinin garantisi var mı? Öyle kara bir gün gelirse ne yapacağız? Ben söyleyeyim eşekten düşmüş karpuza döneceğiz.

Tarihi çalışmalar için “Son Kale” bence olumlu ve önemli bir adım, ama asla yeterli değil. Daha kadim geçmişi de bugüne taşıyıp gezi ve güzergahlar, alternatifler oluşturmadıktan sonra bir ayağı hep topal kalacaktır.

Biz tüm tarihe sahip çıkamazsak, o zaman tarihe gömülen biz oluruz ve kimse bizi hatırlamaz.

HAFTANIN HABERİ: 8 Mart’ta “Kadınlar günün kutlu olsun” diyeceğine karısına yanlışlıkla “Cadılar Bayramın kutlu olsun” diyen Ö.Y’den(28) uzun süredir haber alınamıyor. (Tüm Emekçi Kadınların bu özel günü kutlu olsun..)

HAFTANIN SÖZÜ: Semercinin ölmesi için dua etmeyi bırak, eşeklikten kurtulmaya bak.

SAYGILARIMLA