1 Mayıs işçi bayramıdır güya. “Memurların tatil yapıp işçilerin çalıştığı bayram mı olur?” geyiğini bir kenara bırakıyorum. Bununla ilgili zorlama espri de yapmayacağım, zaten şakanın kralını yapan yapmış.

1 Mayıs İşçi Bayramı denilince ilçemizde aklıma aylarca maaş alamayan işçiler gelir. Eve ekmek götüremeyenlere, İşçi Bayramı hediye etmek “Size her gün bayram” denilmektir.

Yıllar önce resmi bir kuruma işçi olarak kapağı atamamışsan, asgari ücretli bir iş için bile eğilip bükülür, torpil için yalvar yakar olur, yüzünü kızartırsın. Bu senin suçun değildir. Asıl yüzü kızarması gerekenler pişkinliklerde sınır tanımayanlardır.

EGO bile memurlar için seyri-sefa eder Haymana’da. Sırf onlar gelsin gitsin diyedir seferleri. Gölbaşına, Ankara’ya gidip gelen yine üç kuruşa çalışan işçileri kimse görmez, duymaz. Ama “İşçilerin bile bayram var” diye, kimseye lafı bırakmaz bazıları.

Geçici birkaç aylık iş için bile ne oyunlar dökülür. Kimler araya sokulur. O aradakiler de birilerine ekmek vermekten koltukları kabarır. Özel sektör özellikle dem vurur yanındaki işçilere ekmek verdiğinden. Ekmek verirken onların emeği görmezden gelinir. “Ekmek verdim” derken onun alın teriyle kendisi pasta yer de, adını bile anmaz, işine gelmez.

Bir de koca koca laflar edilir, “Allah olmayana da versin” diye. Bunun gerçek anlamı şudur aslında, “Ben kafayı çalıştırdım kazandım, Allah bana verdi, başkasına da versin. Bana ne ben vermem. Ona da Allah versin. Ben bana verileni paylaşmam aga” Misal milyonlar kazanan hocanın biri yine Ramazan ayında asgari ücretliye “gel paylaşalım” değil “şükredin” diyecek.

Haymanalının işçi olmak için bile şansı yoktur. Eskiden Meslek Lisesi vardı. Oradan mezun olanlar kollarında birer altın bilezikle beraber mezun olurlardı. Hiç bir şey yapamazlarsa kendi işyerlerini açacak kadar işin ehliydiler. Şimdi okullar çoğaldı, içindeki eğitimin de içi boşaltıldı.

Halk eğitim kurslarını hatırlıyorum. Misal halı dokurdu genç kızlar. El emeği göz nuru çeyizlikler yaparlardı. Kendileri öğrenir, usta olarak köylere gider oradaki taşraya da taşırlardı hünerlerini. Oradaki kızlara, kadınlara da karınca kararınca katkıları olurdu. Şimdi öyle bir kaygıları yok şükür, ne Halk Eğitimin, ne de daha üstteki sorumlularının. Allah’tan sağlık devletten aylık yan gel yat. Ellere altın bilezik takacaklarına, arabayı yenileme, varsa bir ev ikincisini alma derdindeler. Haymana’da sanat can çekişmiş, zanaat ölmüş kimin umurunda? Yeni bir Halk Eğitim Merkezi yapılacakmış. Eskisinde halk ne kadar eğitildi de, yenisini istiyoruz? Büyükşehir’den BELMEK’ler gelecekti güya. Kadınlarımız ev ekonomisine katkı değil, direk ev geçindireceklerdi. Aslı yok vadisinde bin tane koyunum var, say say bitmez.

1 Mayıs denilince aklıma sabahın köründe bizim pisliğimizi süpüren nasırlı eller gelir aklıma. Sokaklardan kağıt toplayan çocuklar, çöplerde kuru ekmek, yemek artığı arayan ana-babalar. Bir de bunlara son model arabalarının camından bakıp haline şükreden ve “Allah olmayana da versin” deyip, köşeyi dönünce unutanlar. “Allah bunları belki de bana paylaşmam için verdi” diyen kaç tanesi var aralarında. Yok onlar şişinerek, “Şu kadar kişiye ekmek veriyorum” diyorlar. “Şu kadarının emeğini de alıyorum” diyen yok aralarında. İstisna varsa, zaten başımızın tacı.

1 Mayıs denince aklıma Haymana’dan kaçarcasına giden gençlerimiz gelir. Dalından kopmuş ve yönünü rüzgarın tayin edeceği yaprak misali çocuklarımız. Yıllar sonra dönüp gelir ve derler ki, “Keşke 10 yıl önce gideymişim. Haymana daha geri gitmiş” İşçi Bayramı, “küçük olsun benim olsun” diyenlerin bayramıdır aslına. Bakmayın siz İşçi Bayramı dediklerine.

HAFTANIN SÖZÜ: Kurtla koyun yan yana koşuyorsa, orman yanıyor demektir. (Afrika Atasözü)

HAFTANIN HABERİ: Yağmur duasında 4 tepsi etli pilav yiyen H.Y(33) mide fesadı teşhisiyle helikopter ambulasla acil Ankara’ya sevk edildi.

SAYGILARIMLA