Başbakan 6 ay ara ile ikinci defa Haymana’ya geldi. İlkinde kazanan telefonu kapan Caner olmuştu.

İkincisinde ise Tır Yolu’ndan Grannos Otel’e geldi ve gitti. “Ateş almaya gelmiş” derler ya, vallahi o bile olmadı. Şehir merkezinde biz ateşlendik, afakanlar bastı ama Başbakan’ı bekleyen havasını aldı.

Ama “Başbakan Haymana’ya gelecek haberi’nin faydası hiç olmadı” dersek yerden göğe haksızlık etmiş oluruz.

Bir defa arife günü bayram temizliği yapan kadınlar gibi telaşla Haymana’yı bir anda pırıl pırıl ettik. ASKİ’nin ve sıcak su borularının kazdığı yerler bir anda kamufle edildi. Sanki hiç bu çalışma yapılmamış gibi pir-u pak edildi.

Ankara Caddesinde trafik keşmekeşi günlerden Cuma olmasına rağmen anında şak diye çözüldü.

Asfaltı atılmayan yerlere ışık hızıyla asfalt atıldı. Ortalık bal dök yala oldu.

Peki tüm bunların yapılması için illa başbakanın Haymana’ya gelmesi mi lazım dı? Normal zamanda bunların yapılması çok mu zor?

Misal Ankara Caddesi kazı dolayısı ile tek yöne düşürülmüş, ama yolun kenarına park eden araçlardan trafik arap saçına dönmüştü. Bir trafik ekibi de bu araçları kaldırmayı düşünmedi. Ama başbakan geliyor ile ortada bir tane araç kalmadı. Demek ki istense oluyormuş.

Yine kazı dolayısı ile ortalığı toz, çamur ve bir anlamda b..k götürüyordu. Herkes eli belinde seyrediyordu. Ama “Binali geliyor” denince herkes bir anda temizlik kumkuması kesildi ve sanki hiç bir şey olmamış gibi ortalık tertemiz oldu. E mübarekler bunu neden hemen yapmıyorsunuz da, müslüman’a gavur eziyeti yapıyorsunuz?

Aynı olay bir ara “Melih Gökçek Haymana’ya geliyor” haberinden sonra da yaşanmıştı. Bünyamin Adacı Caddesine bir türlü asfalt dökülmüyor, ortalık mayın tarlası gibi duruyordu. Ama “Melih Başgan geliyor” lafı ile bir gecede 3 km asfalt dökülüp çizgileri çizildi, orta refüjü tamamlandı, tüm çalışma 24 saatte bitti.

Buradan çıkan sonuca gelirsek; bir devlet büyüğü Haymana’ya geliyorsa bir sihirli değnek dokunuyor ve her şey bir anda olup bitiyor. Ama gelen giden yoksa feryatları, şikayetleri kısacası milleti kimse adam yerine koymuyor.

Ben devlet büyüklerinin yerine olsam arada bir Haymana’ya bir telefon eder, “Her an oraya gelebilirim ha…” der bombayı patlatırım. Ondan sonra ister gelirim, ister gelmem. Ama bu millet azıcık çalışma görür. Yumurta kapıya dayanınca ki telaşımızla meşhuruz ya biz. İşte o yumurta arada kapıya birkaç kez vurup, “Geldim, gelecem, geliyorum” demesi lazım.

Devlet büyüklerine saygımız sonsuz. Ama bu saygıyı devletin kurumları biraz da millet için gösterse ne var? Parti sloganında diyorlar ki, “İşimiz hizmet, gücümüz millet” İyi de bir hizmet yapmak için devlet büyüklerinin gelmesini bekleyen zihniyetin mübarek zatları, başka zaman yapılmayanların bu milletin gücüne gideceğini hiç mi düşünmezler.

Şimdi bu yazılanlardan sonra bir çoğu bana “haklısın” diyecek. Ama bir çoğu makam mevki sahiplerine de “Sende haklısın” diyor. O zaman yazıyı büyük şair Akif’in bir sözünü biraz da olaya uyarlayarak bağlayayım, “Naaah.. hakkıdır güce tapan milletimin istiklal”..

HAFTANIN HABERİ; Eşi ile el ele alışveriş merkezini gezen M.C (35) bir ara eşinin elini bırakınca 750 TL’lik oluverdi.

HAFTANIN SÖZÜ: Dünyanın en yoksul insanı paradan başka hiçbir şeyi olmayandır..

SAYGILARIMLA