Tarım Bakanı Fakıbaba, “Köye dönün, 300 koyun, (bizdeki tabiriyle davar) ve maaşınız bizden” demiş. Hemen kepeneğinizi, çoban değneğinizi kapın doğru köye. Davarlar nasılsa bakandan, eşeği de siz ayarlarsınız artık.
Bir anlamda “Hadi gelin köyümüze geri dönelim” demiş bakan. Yorganını dürüm yapıp köye dönmeye kalkan eyy..vatandaş. Nereye? Haymana’da köy yok ki. Hepsi mahalle oldu. Köyü mahalleye çevirip, “Her köy Kızılay gibi olacak” diyen sizdiniz. Ne oldu o iş? Her eve “davar” projesi ile köyüne dönmeyi düşünen vatandaşlar, hemen, şimdi, derhal BİMER’e CİMER’e önce büyükşehirden ayrılmak istediğinizi yazın. Binlerce, on binlerce dilekçe yazın ve mahalle olmaktan geri köylüğünüzü kapın, davar en kolayı.
Mahalle olunca tarlalarınız da arsa oluvermişti ya hani. Şimdi mor gözlü davarı imarlı arsada yaymaya kalktığınızda bir müteahhit meşe odunuyla kovmaz mı sizi zannediyorsunuz? Sizin önünüzde davar, işin içinde bu da var.
Bu mübarek davarlar yem ister, bunun için tarla ekip biçmek lazım. Hani mazot çiftçiye seçim meydanlarında yarı fiyatına olacaktı? Yatlara neredeyse beleş verilirken, traktöre 5 TL’den mazot alınca halimize keçiler bile gülmez mi?
Kıçı kırık bir deri mont binlerce lira. Sizin davarın derisi kaç lira? Ben söyleyeyim, bir paket sigara parası bile değil. Bu işteki davaroluğu da yazın bir kenara.
Yine eskiden koyunları kırpan koşarak yününü Gölbaşına satar çuvalla para kazanırdı. Şimdi o fabrika nerede? Niye kapandı ve neden geri açılmadı? Kara çaydanlıkla çay demlerken bunu da düşünün. Yün kırpıntıları bile bebelere kırık leblebi parası olurken, şimdi o leblebilik nohutların bile ithal edilmesindeki kırıklığına da kafa yorun.
Davar bu su ister, adımız mahalle ya, ASKİ’ye içme suyu parası yetişmiyor, tuza akabinde suya yumulan davarın ASKİ’nin faturasına yansıyacağı rakamı da közlediğiniz biberi dişlerken hesap edin.
Belli bir süre sonra ahır yapmaya kalktığınızda karşınıza dikilecek ve “Nerde bakayım bu inşaatın ruhsat parası” diyecek zabıtaya vereceğiniz cevabı da ağacın gölgesinde yatarken hayal edin.
Zamanında oy almak için “bırak köyü, seni şehirde asgari ücretli işe sokarım. Belediyeden kömür, un, makarna, kaymakamlıktan para verir gül gibi bakarım. Tezek koklayacağına, AVM’lerde parfüm kokla ula hırbo” denilen zamanları düşünün. “Şimdi geri dön doğru davara” çelişkisini de rüyanızda görüp hayra yorun.
Devrin birinde büyükşehir yasası ile köylüyü köyünden kopar, ahırındaki ineğini, kümesindeki tavuğunu sattır. Ondan sonra et, süt, yumurta fiyatları alsın yürüsün. Önüne geçemeyince dışarıdan ithal et. Devir değişip hesap şaşınca “hadi gelin köyümüze geri dönelim” Düğününde halay çekecek Fadime bile kalmadı. Kalsa da adı Fadime değil. Bakma giydiği şalvara, sorsan adı ya Sıla’dır, ya Melisa. O Melisalara davarı sağdıracak babayiğit var mı? Fadimeler Sıla olmuş pop söylüyor, Hasanlar, Hüseyinler Berkecan olmuş, rap yapıyor artık. “Ne köyü ayol, çoktan mahalle olduk şekerim”
Kısacası milleti önce şehre kışkışlayıp, sonra köye geri döndürmek için çok geç kaldınız. “Bu saatten sonra pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” der kimse dönmez. Kuru soğan bulgur yiyen köylüyü, pizza, hamburger yemeye alıştırırken düşünecektiniz. En iyisi durmak yok ithalata devam. Alıştık gayrı.
Davarı verip “köye dön” dediniz demesine de, samanı Bulgaristan’lı İgor’dan, çobanı Afganlı Ahmed, bakıcısı Suriyeli Muhammed, gerisi ya Allah ya kısmet. Haydi, hep beraber davara o zaman.
HAFTANIN HABERİ: Her gün büyük rakı ve 3 paket sigara içen M.A (65) vergi rekortmenleri sıralamasında birinci oldu.
HAFTANIN SÖZÜ: Ekmeğe zam, tuza zam, doğruyu söyleyen dam.. (Can Yücel)
SAYGILARIMLA