Bu hafta kooperatif seçimleri vardı. Odaya kayıtlı 714 seçmen oy kullanarak yeni başkan ve yönetimini seçti. Kazanana hayırlı, kaybedene geçmiş olsun. Önlerindeki maçlara bakacaklar artık.

Mevzubahis olan buradaki seçimler değil. “O kazansaydı iyi olurdu, şu kazandı kötü oldu” durumları zaten hiç değil. Mevzubahis olan seçmenin verdiği sözler. Daha doğrusu ettiği yeminler.

Seçim öncesi adaylar gazetemize gelerek demeçlerini verdiler. Doğal olarak “durumunuz ne, seçimde kaç oy alırsınız?” diye çay kahve içerken ucundan kıyısından sormak hepimizin adeti nasıl olsa. Biz de sorduk elbette. 4 adaya sorduğumuzda seçmenlerden aldıkları söz ve yeminleri alt alta toplayıp söylediler. Biz de tüm adaylardan sonra aldık kağıt kalemi elimize, toplam üye sayısını hesapladık. Bulduğumuz rakam 1500 civarıydı. Odaya üye 714 nere, 1500 nere.

Buradaki sıkıntı, herkesin her önüne gelene “yemin billah seni destekliyoruz” demesiydi. Çünkü her aday kendisinin 300-400 oy alacağı yönündeydi. Suç onlarda değil ki, yeminleri toplamışlar, verilen sözlere güvenmişler ve ortaya bu rakam çıkmış.

Aslında her seçimde bununla karşılaşmak mümkün.

“Maddi manevi senin yanındayız, şerefsizim arkandayız, ekmek musaf çarpsın oyumuz senindir” ile başlayıp giden yemin silsilesinin ardından adaylarda kendi hanelerine bu ucuz yemincileri artı olarak kaydediyorlar.

Bu da gösteriyor ki, ya Haymana’da birçok kırk yalan var, ya da yeminler hep bir ayak kaldırılarak ediliyor. Çünkü seçim öncesi herkes şampiyon, seçim sonrası kazanan bir tane.

Biraz masumane yaklaşalım dersek, “Yav hepsiyle az çok hukukumuz var, kimseyi küstürmüyoruz” diye seçmene biraz iyi hal indirimi yapsak da, bu iş kesinlikle doğru değil. Neysen o’sun kardeşim. Herkese mavi boncuk dağıtmak da neyin nesi?

Bu ara gazı vermeler, her önüne gelene sözler, yetmedi yeminler ederek “arkandayız yürü be aslanım” pohpohlamalarından sonra ortaya bu vahim tablo çıkıyor. Hangi seçim olursa olsun yaşanan olay hep aynı. Bu sözleri duyan, yeminleri alan kolları sıvıyor, başlıyor çalışmaya. Ondan sonrası hüsran, hayal kırıklığı. Bu defa kaybeden başlıyor seçmene düz gitmeye. Haksız mı? Yoo..

Gönlündeki adayı desteklemek, akabinde verdiğin sözün sonuna kadar arkasında durmak çok mu zor? Eskilerin tabiriyle “Herif gibi olmak” bir suç mu? Sonuçta kendisinin kaybettiği itibar var, karşındaki insanı kandırmak var, yemin denen kutsalın ucuzlaması var, her şeyden önce kul hakkı var. (Verdiği sözün sonuna kadar arkasında duranları da tenzih ederim)

“Aman kimseyi kırmayalım” derken, tüm değerleri yerle yeksan eden anlayışadır itirazım. Emmim, dayım, arkadaşım, dostum, halamın görümcesi, komşum, akrabam, kimse kırılmasın, gücenmesin mantığı ile yaşanan seçimlerden sonra işte halimiz ortada.

Gerçekten bu işi yapabilecek kalitede ve vasıftaki insanları o koltuğa getirmektir amaç. Her önüne gelene söz vermek değil. Elini vicdanına koyacak, kafanda herkesi tartacak, işi ehline teslim edeceksin. Ama her şeyden önce gönlünün kefilliği ile bir kişiye sözünü verip o defteri kapayacaksın. “Olur, bakarız, ayıpsın, seninleyiz” laf gargarası ile yürümemeli seçimler.

Memleket çıkarından çok kişisel çıkarların baş tacı edildiği yüzlerce seçim sonunda işte Haymana’nın nüfusu düşmeye devam etmiş. Hacdan bol miktarda kına getirip seçeninden seçilenine hepimiz bir güzelce yakalım bence. Kıbleye dönüp zemzem de içtik mi ohh.. herkes suçlu bir tek biz günahsız. Ama yediğimiz hurmalar en sonunda tırmalıyor işte.

HAFTANIN HABERİ: Esnaf kefalet seçimini kaybeden adaylardan ortak açıklama, “seçmen tarafından KANDIRILDIK”

HAFTANIN SÖZÜ: Bir insan size alın teriyle zengin olduğunu söylerse, ona “kimin alın teriyle” diye sorun.

SAYGILARIMLA