Dolar bu hafta başımızı döndürdü. Yaramaz çocuk gibi yerinde duramadı, bir indi bir çıktı. İnternet’teki amca gibi “TL elden gidiyeaah…” diye karalar bağladık.

Peki kimler sorumluydu bu işten? Trump denen zırdelinin manyaklıkları elbette en başta dolar ve döviz üzerinde etkili oldu. Trump Başkanlığındaki ABD’nin bizi ekonomi ile dizayn etme hainliği var mı?... Evet var.

Bu dalgalanmada dış güçlerin ayak oyunları da mevcut mu?..... Elbette.

İyi de bizim hiç mi suçumuz yok?

Bizzat Cumhurbaşkanı’nın geçmişte şu yorumu yapmıştı, "Başımıza bir şey geldiğinde hemen 'dış güçler' deriz, şu deriz bu deriz, ben buna katılmıyorum"

O zaman bu dış güçlerin yanında, bizimde ekonomik hatalarımızın olduğu gerçeğini de kabul etmek zorundayız.

Yıllardır “Tüm yatırımlar betona yapılıyor, bu böyle gitmez” denildiğinde, “Ama yol yaptılar” denildi.

Ekonomistler “Tüm fabrikalar yabancılara satılıyor, gün gelir bunun bedelini öderiz” denildiğinde, “Ama havaalanları yaptılar” denildi.

Politika uzmanları “Tüm herkesle kavga ediyoruz. Daha sonra yanımızda dost kalmaz. Biraz politik olmak lazım” denildiğinde, “Ama dik duruyor, eğilmiyor” denildi.

Tarımla ilgili olarak, “Herşeyi dışarıdan alır hale geldik, şeker fabrikaları satılmamalı. Böyle giderse samanı bile dışarıdan alırız” denildiğinde, “Yok bize bir şey olmaz” denildi.

“Üretime değil tüketime dayalı adımlar atılıyor. Bir gün gelir bu süreç tıkanır, elaleleme avuç açarız. Kimse yüzümüze bakmaz” denildiğinde, “Ama dünya bize hayran” denildi.

Madem güçlü devlet olduysak bu dış mihraklar bize vız gelip tırıs gitmeli değil miydi?

Madem artık Yeni Türkiye olduysak her oyunu bozacak ekonomiye de sahip olmamız gerekmiyor muydu?

Madem Avrupa ve diğer devletler bizi kıskanıyordu da, şimdi neden bu hale geldik?

ABD’nin hainliği zaten tarih boyunca biliniyor. “Bir köpekbalığından daha tehlikeli olanı, petrol kokusu almış Amerikadır” diye boşuna dememişler.

İnşallah bu kötü günler geride kalacak. Ne ABD’si ne de başkaları bize diz çöktüremez. Bu konuda herkes hem fikir. Zaten gösterilen gayret, fedakarlık ve birlik dayanışma ruhu bunu fazlasıyla gösteriyor. Ülkemiz ve yüce gönüllü insanlarımız ile ne kadar gurur duysak azdır.

Ancak buradan almamız gereken o kadar çok ders var ki, her biri tarihte yerini almalı.

Bugünden tezi yok, popülist, tribünlere oynayan ve sadece günü kurtaran yatırımlara değil, geleceğe dönük, üreten, yetiştiren, kendi yağı ile kavrulan politikalar üretmek zorundayız.

En önemlisi de eğitim, hukuk ve demokraside almamız gereken fersah fersah yollardır.

Yoksa her şeyi ben bilirim, en akıllısı benim, ben yaptıysam en doğrusu budur mantığının sonunda “bize ne oldu?” diye takılıp kalıyoruz.

Arka cebinde Aypon taşımak, en şaşalı arabalara banka kredileri ile binmek veya İsrail’den alınan tohumlarla “Milli Tarım Yapıyoruz” demek değildir zenginlik.

Zenginlik o Aypon’u üretmek, kredisiz, borçsuz, el avuç açmadan mal sahibi olmak ve en önemlisi de bir zamanlardaki gibi “Tarımda kendi kendine yeten ülke” olmaktır.

Türk tarihi baş veren ama beş eğmeyen efsaneler ile doludur. Yakın tarihimizde önce kurtuluş savaşı, sonra icraatları, açtığı fabrikaları ve milli ekonomi ile kimseye eyvallah etmeyen, Atatürk herkes için ibret abidesidir. Seversiniz ya da sevmezsiniz. Beğenir ya da tenkit edersiniz, ayrı konu. Ama cemaat yapılanmasından, milli ekonomiye, dış politikadaki zeka ve öngörüsüne katılmamak mümkün değil. Hataları var mı? O da bambaşka tartışılacak konu. Ben şahsıma her gün onu daha iyi anlıyorum ve fikirlerine daha çok değer veriyorum. Sizi bilemem.

HAFTANIN HABERİ: Bir İngiliz, bir Fransız ve bir Alman’ı yanına çağıran Temel, “Ula yıllardır güldük eğlendik. Haydin bakalım bu bayram dördümüz ortak danaya giriyoruz” dedi.

HAFTANIN SÖZÜ: Çeyrek altın 450 TL olmuş. Bundan sonra bana düğün davetiyesi yollayan vatan hainidir.

Mutlu, huzurlu ve sağlıklı nice bayram dileklerimle…. SAYGILARIMLA