Hani bundan 1 yıl önce Başkanlık sistemi için propaganda yaparken, “Bundan sonra koalisyonlar olmayacak, memleket koalisyonlardan ebediyen kurtulacak” denmişti. Bu sözün tabiri caizse kırkı bile çıkmadan ilk seçimde koalisyonlar kuruldu. Ama adı ittifak oldu.
Kel Hasan gitti, Hasan Kel oldu. Değişen Hasan’a giydirilen peruk, kaldırdığın zaman Hasan hepten kel.
Neyse, yapacak bir şey yok. Şimdi dönelim Haymana’ya. Daha doğrusu Haymana’da yapılan koalisyonlara. Yoksa ittifak mı demeliydim? Amannn.. sonuç Hasan’ın tarama özrü değil mi, ikisi de aynı.
Aslında Haymana’da bu koalisyonlar hiç bitmedi. Her seçim öncesi, muhtarlık, odalar ve belediye başkanlığı.. hangisi olursa olsun fark etmez. Onlarca aday çıkar. Her biri asar keser, atar tutar. Ondan sonra bir bakmışsın, biri diğerinin gölgesine sığınmış, “E biz güçlerimizi birleştirmeye karar verdik” Yoo direk “benim maçam yemedi, yan çizdim” demez, diyemez. Hatta fısıltı ile yakınlarına, “Davul onda ama tokmak bende olacak. Aman desteğinizi esirgemeyin” der, yersen.
Şimdi birde partiye göre aday olanlar var, “AKP aday gösterirse adayım, yoksa benden buraya kadar” Yine bir gölgeye sığınma olayı daha. Kendine değil, AKP’nin gücüne, rüzgarına güvenen arkadaşlardır bunlar. İktidar ya AKP, maddi yönden sıkıntı tınne, maneviyat dersen püfür püfür, e gelsin koltuk o zaman.
Başkan adayına, “Açıkla bakalım projelerini” desen, “Devlete şunu yaptıracam, Büyükşehir’e bunu getirtecem, Fen işlerinden şunu kopartacam…” Peki sen belediye olarak ne yapacaksın? Dut yemiş bülbül. Ama bu bülbül iktidarın yaptıklarıyla şakıyor mübarek.
Daha önce de örneklendirmiştim, Beypazarı MHP’den Mansur Yavaş ile Eskişehir CHP’den Yılmaz Büyükerşen ile neler yaptı. Hatta en önemlisi de Tunceli Ovacık’ta “komünist” diye hor görülen ve küçümsenen Türkiye Komünist Partisi’nden Fatih Mehmet Malkoç‘un efsane yönetimi var ortada. Ulaşım bedava, su Türkiye’nin en ucuzu. Allah’ın komünisti, oysa kolayca satmak varken tarlalarda kendi çalışarak Ovacık’a katkı sunuyor. Şimdi borçsuz, hatta kâra geçmiş bir belediye Ovacık. Demek ki parti falan hikaye. Mayanda varsa yöneticilik, liderlik ve kabiliyet tuttuğun altın olur. Yoksa tuttuğun elinde kalır.
O nedenle hangi makam veya mevki olursa olsun adayın kendi düşüncelerine bakarım. Öz kaynakları nasıl kullanacağına, mevcut imkanlarla başarabileceklerini görmeye çalışırım. Yoksa en kolayıdır bir partinin sırtına dayanmak. Partine bir şeyler yaptırabiliyorsan yaptır. Ama ya ilk seçimde mensubu olduğun partinin sırtı yere gelirse ne olacak? Yine iktidar partisine yanaşmak mı, yoksa dimdik bir duruşla, elde ne varsa bununla mucizeler gerçekleştirecek yetenek mi? Sayın aday adayları, adaylar, gönlünden koltuk geçen memleket sevdalıları, sizce hangisi?
İttifakla güya gücünü birleştirenlerin hedefi aslında koltuğa bir nevi ortak olmaktır. Paşa paşa çekilenlere lafım yok. “Olmadı, yapamadım” demekte bir erdem. Ama seçmen kitlemle şu adayın yanındayım, denilince içimden “Hadi oradan” diyorum.
Hadi oradan. Çünkü güç ittifakla, iktidarla, başkasının yaptığı veya yapacakları ile değil, kendi zekan, kendi gücün ve kendi içindeki cevherde gizlidir. Elmasın ana maddesi kara kömürdür, içinde yoksa mücevher, tükettiğin ve çaban hepimiz için boşa giden bir ömürdür.
HAFTANIN HABERİ: Son günlerde sakal bırakan A.T(75) “Hacca’mı yazıldın” diyenlere yapıştırdı cevabı, “Survayvıra yazıldım, ama bu senede çıkmadı. Kısmetse seneye inşallah”
HAFTANIN SÖZÜ: Hırsıza hırsız, arsıza arsız demeyi unutursan gün gelir sana ahlak dersi vermeye kalkar.
SAYGILARIMLA