Bu yazıyı okuduğunuzda seçime yaklaşık 35 gün falan kalacak. O 35 gün sonunda insanlar sandığa gittiklerinde vicdanları ile baş başa kalacak. Propagandalar, bayraklar, afişler, söylemler, nutuklar, atmalar, tutmalar bir kenarda duracak. Geriye sadece sağduyu ve vicdan kalıp terazide onlar birbirlerini tartacak. Tabii ortada kişisel çıkarlar varsa, kim takar vicdan terazisini.
15 Temmuz geldi geçti. Açtığı yara o veya bu şekilde duruyor. Herkes bir şey anlattı, bir şeyler söyledi. Kimi “FETÖ’nün memlekete en büyük kazığı” dedi, kimi “Yok arkadaş bu bir kontrollu darbedir” dedi. Herkes kendi görüşü ve çerçevesinde yorumladı. Ortaya bir takım deliller kondu falan filan. 15 Temmuzda birçok Haymana’lı hemşerimiz yaralandı, şehit oldu, ya da bir şekilde etkilendi. Dedikoduların da ardı arkası kesilmedi.
O zaman milletin iradesi olan TBMM girdi devreye. “Her kafadan bir ses çıkmasın. Biz bu olaya el koyacağız. Burada araştırılsın, ak koyun kara koyun ortaya çıksın. Milet de ne olduğunu öğrensin. Sağda solda boş beleş konuşmasın” dendi ve 15 Temmuz araştırma önergesi verildi. Önerge mecliste iktidarca reddedildi.
Geçtiğimiz günlerde “Kınalı Kuzular” diye tabir ettiğimiz ve bağrımıza bastığımız bir celp askerlerimizi daha uğurladık. Askerliğin bizde yeri ayrıdır. Akan sular durur askerlik denince ve yapmayana kız vermezler, hatta biraz daha ileri gideyim yapmamak için gerçekten geçerli bir mazeretin yoksa adam yerine bile koymazlar.
Bir ara birçok yerde askerlerimiz yedikleri yemeklerden zehirlenmeye başladı. Kara şimşeği yiyen yallah hastaneye. Kimisi “Yandaş firmaların bir oyunu” dedi. Kimisi “Bu terör örgütlerinin bir tuzağı” dedi. Sonuçta milli irademiz olan TBMM yine bir araştırma önergesi vererek “Bu işin aslını astarını mecliste aralayalım arkadaş. Sokak dedikodusu yapmayalım” dendi. Sonuç; aynı parti tarafından önerge reddedildi.
Çocuklarımız, göz bebeklerimiz ve hepimizin geleceğidir. Bir ara bazı cemaat ve yurtlarda cinsel istismar, tecavüz ve benzeri olaylarla çalkalandı memleket. Yine her zamanki gibi kimileri “Bu cemaatler kimdir, nedir, ne yer ne içerler bir soruşturalım” dedi. Yine kimileri, “Yok arkadaş bu cemaatlerde bir sorun yok. Bir defadan bir şey olmaz” dedi. Bir başkaları “Cemaatler pir-u paktır” dedi. Yine milli iradenin tecellisi dediğimiz TBMM “Hop durun orda, haydin bir araştıralım aga. Neymiş ne değilmiş” dedi ve sundu araştırma önergesini. Sonuç tahmin ettiğiniz gibi hükümetçe red.
Bu defa Haymana Kaplıcaları geldi meclis gündemine. Milletvekili Levent Gök “Yav bu Haymana ilgiye muhtaç. Her geçen gün kan kaybediyor. Bunun tek çözümü Dünyanın En Kaliteli Suyu olarak tescillendikten sonra el atmak, kalkındırmaktır. Haydin bu işi iktidar muhalefet hep birlikte yapalım. Haymana’yı bu kötü gidişattan kurtaralım. Buyurun araştıralım, çözüm yolu bulalım.” diye meclise taşıdı. Sonuç herkesin bildiği gibi yine AKP tarafından red.
Bir takım dedikoduların, herkesin ve kamuoyunun bilmesi gereken konuların neden üstü örtülmeye çalışılır? “Acaba birileri çok fena korunuyor mu, ucu birilerine dokunuyor da ondan mı susuluyor” diye insan olan kendi kendine sormaz mı?
Ve son bomba; İsrail’in Filistinlilere zulmü ile 61 kişiye yapılan katliam sonucunda “İsrail ile yapılan tüm anlaşmaları askıya alalım” önergesi Salı Günü Cumhur ittifakınca reddedildi. Şaşırdık mı..Yoo
Öyle “şiddetle kınıyoruz, çok fena kahrolsun diyoruz” ile olmuyor bu işler. BİM’den alınan Coca-Cola’yı dökmekle veya TRUMP’u protesto için turp dişlemeyle de olmuyor.
24 Haziran’da sandık ile baş başa kalan vicdanlarda bunlarda tartılır mı? Bilmiyorum. Yok eğer tartılacak ise sorun yok. Ama yine kişisel çıkarlar devreye girip görmezden gelinecekse “TAMAM” o zaman.
HAFTANIN SÖZÜ: En iyi oruç kul hakkı yemeyerek tutulur.
HAFTANIN HABERİ: Politikaya girmeyi düşünen O.K (45) kahvede 5 çay 2 lezzo ısmarlayarak encümen adaylığına hızlı bir giriş yaptı.
SAYGILARIMLA