Çok bilindik bir hikâye ama ibret açısından tekrar paylaşmak gerek.
“Timur, Nasrettin Hoca’nın köyüne 1 fil yollar ve buna bakın, besleyin bir güzel ağırlayın der. Fil bu doyar mı, köyde ne var ne yoksa tüketmeye başlar. Zamanla köyün elinde avucunda, harmanında, samanlığındaki her şeyi tüketir. Köylü can havliyle Nasrettin Hoca’ya koşar, “Aman hocam bizi kurtar. Timur’a varıp derdimizi anlatalım. Bir heyet oluşturalım, başımızda da sen ol. Durumu anlatalım, bu fili köyümüzden alsın. Yoksa tümden perişan olup, aç kalacağız.
Hoca Timur’un huyunu suyunu bilir ama köylü çok ısrar edince “Peki” der.
Kalabalık bir heyet, başlarında hoca Timur’un çadırına doğru yola çıkar. Ama Timur’un şerrinden ve şiddetinde korkan köylü yolda tek tek sıvışmaya başlar. Çadırın önüne gelen Hoca bir dönüp arkasına bakar ki, kendinden başka kimse kalmamış. Eh çadırın önünden de dönmek olmaz. Gözünü karartıp çadırdan içeri girer.
Timur sert bakışlar ile hoca’yı beklemektedir. “Buyur Hoca Efendi derdin nedir bakalım” diye aynı sertlikte sorar. Dizlerinin bağı çözülen hoca kem küm eder ve en sonunda, “Saygıdeğer hünkârım, senin bize yolladığın fili biz köy olarak çok sevdik. Çok da iyi besliyor, ağırlıyoruz. Ama üzülerek görüyoruz ki bu fil çok yalnız. Bize bir tane daha yollayın da bu garip tek kalmasın. Biz köy olarak her ikisine de gül gibi bakarız”
Emniyetteki polislerden dolayı epey bir hoşnutsuzluk vardı. Neden burada ikamet etmedikleri, dışarıdan git gel yaptıkları, özellikle Polatlı’dan çok fazla polis geldiği ve hemen hepsinin de Polatlı’da kaldıkları yönündeydi şikâyetler.
Şimdi Ankara’da bir rotasyon oluyor. Neredeyse tüm karakollarda, emniyet müdürlüğündeki polisler yer değiştiriyor. Bizdeki 28 poliste bu rotasyondan nasibini alıp gidecek.
Peki, gidenlerin yerine kimler geliyor? 31 adet polis ilçemize tayin oluyor ve hepsi Polatlı nüfusuna kayıtlı.
Yani gelenlerin neredeyse hiç birisi Haymana’da kalmayacak ve Polatlı’ya gidiş geliş yapacak. Düştük mü şimdi Timur’un fillerinin haline. Biz Polatlı’da oturmayacak, başka yerlerden gelip Haymana’da kalacak polisler beklerken, gidenlerin yerine alayı Polatlı’da oturacaklar geliyor.
Peki, bu durum bizim tasarrufumuzda değil anladık. Yukarının kararı. İyi de arkadaş bunu bir raporla, dilekçeyle, siyasilere bir kulak çıtlatması ile anlatılamaz mı?
“Haymana’da olaylar oluyor, polis sayısı yetersiz kalıyor. Olağanüstü durumlarda polisler Polatlı’dan gelene kadar atı alan Üsküdar’ı geçiyor” denilemez mi? Denilmiyor belli.
Ya da denilse bile tınlayan yok. Ekonomimizi ve göç kaybımız zaten perişanları oynuyor. Bu işin ardına ne kadar düşülüyor. İktidara verilen yüzde 70 oyların bir ödülü olarak bir kıyak yapılamaz mı?
“Biz ne yapalım devletin tasarrufu” denilip geçilemez. Devlet halkın, vatandaşın şikâyetleri ve kazancı doğrultusunda kararlar almakla mükelleftir. Ama bunu harekete geçirmek, gerekirse siyasi ve bürokratik baskı ile “olur” hale getirmekte önce siyasilerin, sonra bürokratların ve STÖ’lerin görevi, hatta olmazsa olmazıdır.
Şimdi bir heyet oluşturulsa İçişleri Bakanına, Valiye, hatta gerekirse Cumhurbaşkanına gidilse. Heyetin ardına kaç kişi düşüp oralara kadar gider bilemem. Ama bildiğim bir şey varsa biz işi kıvıramaz isek, elimizde ve Haymana’da oturan diğer polisler de Polatlı’dan gelenlerle yer değiştirecek. Var mı hocanın ardına düşecek ve bizi kurtaracak cesaret? Yoksa bir fil daha gelsin mi? Karar sizin.
HAFTANIN HABERİ: Bu yaz tatilini de sahil kenarındaki akrabalarının yanında geçiren O.Ü (39) 15 günde tam 250 TL harcayarak bütçesini sarstı.
HAFTANIN SÖZÜ: Afrika’ya ilaç yardımı yapacaktık, ama hepsinde tok karına için yazıyordu.
SAYGILARIMLA