Çevrenizdeki insanlara hiç baktınız mı? Ya da aynadaki kendinize? Çıkın Haymana sokaklarına önünüzden geçen, selam veren, iki çift laf eden herkese şöyle bir bakın. Ama bu defa hani derler ya “Alıcı gözle” bir iyice bakın.

Mesleğiniz ne ise ona göre bakın ama. Misal bir bakkalsanız raf ömrüne, satılabilirliğine, uygun fiyat olup olmadığına bakar gibi bakın. Yok bir celepseniz koyuna veya ineğe bakar gibi. Etine, cinsine kaç kilo geleceğine falan bakar gibi bakın. Gözünüzle tartın, etini kemiğini bakışlarınızla bir güzel ayırın. Veyahut kuyumcuysanız gramına, ayarına, işçiliğine veya bir Amerikan Dolarına bakar gibi bakın ve ne kadar sahte olup olmadığını anlamaya çalışın.

Baktınız mı? Aynı dediğim gibi, dediğim şartlarda baktıysanız zaten fark etmişsinizdir, herkesin ne kadar da aynı olduğunu. Haymana’da evini süpüren kadın, koyununu güden çoban, rafını dizen tuhafiyeci, arabasını kullanan şoför, okuluna giden öğrenci, onu okutan öğretmen….. herkes o kadar aynı ki, bazen sıkılıyor insan.

Aslında bu enteresan aynılık sadece Haymana da değil. Tüm memlekete özgü bir insan tekdüzeliği var. Kısaca herkes birbirinden daha sıradanlıkta yarışta ki, asıl feci olan bu. Bunu memleketimi yönetenlerde istiyor aslında. Hep aynı tornadan çıkmış seri üretim gibi insanlar olsun istiyorlar sokaklarda, işyerlerinde veya eğitim yuvalarında. Hatta partilerde. Bunun için çaba gösteriyor, yönlendiriyor, emir bile veriyorlar; “Bak bu tip düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, konuşmayan, muhalefet etmeyen, ne verirsek yetinen, şikayet etmeyen, hatta kendinden bir tık kötüyü görüp şükreden prototiplerden istiyorum. Şöyle 80 milyon falan aynı seri üretimden yapın bana. Onlardan olacaklarda aynı olacak nasılsa. Bu kadar kafi”

Bu kalıba uymayanlar hemen damgalanıyor zaten; “Bırak lan şu deyişiği. Sapır saçma konuşuyor, gülüyor, yazıyor, çiziyor. Sen kimsin lan?” ya da “Büyüklerimizden iyi mi biliyorsun da bize akıl veriyorsun?” gibi tahammülsüz çemkirmelerle herkesi bir ayara sokmaya çalışanlar da cabası.

Bu tip insan veya bu kalıba uydurmaya çalışan kesimden sanki bizim topraklarda daha fazla var gibime geliyor benim. Bilmem yanılıyor muyum?

Haymana’da “herkesten çok farklı” diyebileceğimiz kaç kişi tanıyorsunuz? İki elin parmaklarını geçmez bence. 30 binlik bir şehirde sadece 5-10 farklı insan, çok az değil koskocaman bir hiçtir. Farklı olmaya çalışan da bir süre sonra o herkesin çekildiği tornaya zaten ite kaka sokuluyor. Öteleniyor, dışlanıyor, yalnız bırakılıyor ve aaa o da ne? O da bizden birisi oluvermiş. Şaşırdık mı? Yoo…. “İşte şimdi adam oldun” ile onore bile ediliyorlar, adamlığın kendi çaplarında yüksek lisans ve mastırını yaptığını zannettiği kişiler.

Oysa bizim bu “Deyişik” dediğimiz kişilere belki her yerden ve herkesten daha çok ihtiyacımız var. Çünkü o herkese ve hepimize benzeyen, baskı sınırları içinde boğulmuş, seri üretim yapan fabrikanın defolu mamulleri gibi her yerde çokça bulunan şahıslardan dolayı bu haldeyiz belki de, kimbilir?

“Lan oğlum sende herkes gibi yazsana, niye bir o yana bir bu yana, anlamadığımız şeyleri yazıyon. Acıcıkta ciddi, cıvıtmadan yaz” diye başlıyorlar mesela. Çoğunluğun anlamayıp benim anladığım şeyler bir tek benim meselem oluyor ya işte ben ona yanıyorum. Memlekette her şey o kadar planlı programlı işliyor ki o çarka çomak sokan tek benim sanıyorum. Yok sadece ben üstüme alınmıyorum. Farklı okuyan, farklı düşünen, konuşan, hayal kuran herkes topun ağzında. O nedenle hep aynıyız işte yıllardır. Şehrimizle, sokağımızla, sorunlarımızla, çözümsüzlüğümüzle ve kısır döngümüzle..

En çok ta “Deyişik” diye tepelediğimiz insanlar kurtaracak belki bu memleketi. Tabii izin verirsek, içimize sindirerek ne dediklerini bir dinleyebilirsek. Yoksa o kadar aynıyız ki, kaderimiz de hep bir ağızdan yokluk ve boşvermişlik üzerine yazılıyor.

HAFTANIN HABERİ: Arabasında sigara içerken ceza yiyen Y.R (44) “Bundan sonra keneften başka yerde sigara içmeyeceğim arkadaş, oraya da bakmazlar herhalde” dedi.

SAYGILARIMLA