Bundan önce 15’er gün arayla 2 kez toplanmıştık. En son bir iftar programında toplandık ve bol bol et yiyerek fakirin halinden anladık. Sonra Mayıs ayında tekrar toplanmak için sözleşerek dağıldık. Şu meşhur “Haymana’yı kurtarma” toplantılarından bahsediyorum. Beyin fırtınası falan..
Birkaç arkadaş bir evde toplanıp sabaha kadar içmişler. Bir süre sonra da sızmışlar. Ertesi gün öğlene doğru kalkıp kendilerine gelmişler. Birisi televizyonu açmış. Haberler başlamış. Haberlerde ekonomik krizden, terörden, pahalılıktan ve birçok sorundan haber veriliyormuş.
Arkadaşlar birbirlerine bakmışlar ve “Lan biz bu memleketi gece bir güzel kurtarmıştık. Eee hani herşey yine aynı” demişler.
Teşbihte hata olmaz elbette. Bizler de her toplantıda memleketi kurtarmak adına toplanıyoruz. Hatta toplantı sonunda kurtardığımıza birbirimizi ikna ediyoruz.
Toplanıyoruz toplanmasına lakin ortada henüz birşey yok. Her toplantıda “Haymana’yı kurtarmak lazım. Evet kurtaralım memleketi. Kesinlikle kurtarmak lazım. Öyle değil ama memleketi bir güzel kurtarmak lazım” diye diye bitiriyoruz toplantıları.
3 toplantının sonunda ortaya bol tarafından içilmiş çayların boş bardakları, dolu sigara küllükleri ve boşalmış kuru pasta tabakları ortaya çıkıyor. Bundan sonraki toplantılardan dişe dokunur birşeyler çıkar mı bakacağız.
Benim görüşüm, daha ilk toplantıda kesin ve net olarak şu denilmeliydi; “Bir sonraki toplantıya herkes A’dan Z’ye bir projeyle hazır bulunsun. Herkes veya her oda kendi branşında yapsın bunu. Bizler kurum olarak Haymana’ya kazandırmak ve gerçekten önemli ve bizleri kurtaracağına inandığımız proje şu denilsin. Ama öyle sallamasyon değil. Ayakları yere basan dört başı mamur bir plan proje. Her adımı kalem kalem hesaplanmış olsun. Maliyetine, kaynağının nasıl bulunacağına, yer tahsisine, kaç kişiyle olacağına, ham maddesinin teminine, kimlerin çalışacağına, ilçeye katacağı katma değere, ürünün veya hizmetin pazarlanmasına kadar bir rapor halinde koyun önümüze. Haydin marş marş. Çeneler değil kafalar çalışsın...”denilebilirdi.
Öyle olmadı tabii... Hep bir sonraki toplantıya paslandı herşey. Futboldaki gibi ortada bol bol top çevirdik, bir türlü gole gidemedik.
3 toplantının sonunda baktım elimizde un zaten yoktu, yağ hiç olmamıştı, şeker karaborsaya düşmüştü.. haliyle helva da yapılmadı.
Ama her geçen gün biraz daha memleketin helvası kavruluyor, haberimiz olsun. Birgün Fahri Hoca Haymana’nın vefat haberini paylaşırsa kimse şaşırmasın. Tavsiyem herkes abdestli olsun cenazeyi bekletmeyelim. Rahmetliyi sorarlarsa “Tam ne güzel kurtaracaktık, rahata erecekti ama ölüverdi. İyi bilirdik” demeye de hazır olun..
HAFTANIN HABERİ: Kilosu 13 TL olan 8 kiloluk karpuza ortak giren 4 kişi, karpuzun kabuklarını da bir hayır kurumuna bağışladı..
- - - - - - - - - - - - - - - - -
Son günlerde Pakistanlılarında ülkeye dolmasına Suriyeli ve Afganlar ortak isyan etti, “Ulan memleket yol geçen hanına döndü”